Aydınlığın üstündeki arı kovanını ben devirdim
Ufak tefek bir sürü delik vardı zamanda, kanatları
Koskoca gemiyi tek yazmayla yüzdürmek gibi
Ellerimiz birleşti ilkin, iki kulağıyla uçmaya çalışan fil
Bu ev kimin, şimdi yukarı kaldırdığım bu el
Seni öpüyorum dudaklarından da o dudaklar
Ben yaşıyorum da bu hayat, bu jiletin keskinliği
Alnımda yelin alttan alta körüklediği küçük kız Tibet
Biraz daha az dağ, yoksa aşık olacağız birbirimize
Avucumu kestim, beynimi sünnet ettim şimdi erkeğim
Askerden dönüp de evlenmekle tamamlanan döngüde
Eşimi babama seçtirdiğim bu vaktin bu memleketin
Kızın anasına başlık parası aha yüreğim, şiirler
Yok, yemez Ben devirdim, evet
–Yılmaz sefaletim ben bu ayıklığı neyleyim
Hepiniz oradaydınız o yüzden yalnızdım belki, üşümüştüm
Ben de tam nasıl üşüdüğümü anlatacaktım
Tam üstüne geldiniz, iyi ettiniz, geçin şöyle, oturun
Atlarım ikiye katlanmıştı, güneşleri paslıydı onların
Ve bahçelerinde küflü güller açardı sürekli
Köşede bir orak gördüm, saçlarımı onlan taradım
Avucumu kestim, onda su kuyusu açtım kağıtlara
Algıya battım beni buradan ne düş kurtarır
Ne düş görsem o ne kaçırırsa kâr sanki benim gibi yangından
İpucu dünyaysa suçlu benim