Bizim bir Hamit Abimiz vardı;
Hamo Hamit
Abilerin Allah-ü tealası
Semü allahül el Hamit Aaa-bimizin
Gözümüzün önünde ansızın
Zuhur eden ruhuna
Daha ölmemişken, kanlar içinde dimdik ayaktayken
Allahü Ekber
Çekerdik:
Semü allahül el Hamit Abimize
- Allahü Ekber
Abimiz kara sevdaya yakalanmıştı
Hep ‘Her Demet Zalim Felek’ şarkısını söylerdi
‘Sineme dokunma benim’
Kendine felaket façalar atardı.
Tam o anda
Sokağın buğulu sahnesine
Semadan süzülen ilahi bir müjde inerdi:
Sultan El Hamit Korosu, hazır mısınız?
İki eller havada:
- Faça, faça, faça
Eller ak mintanların yakasında
Fırlardı düğmeler havaya;
Dibine kadar içilmiş
Sigara izmaritlerinin arasına karışırdı.
Kafalar ve ruhlarımız
Bir sonsuz umman kadar berrak
Çak feleğin çatısına ekmek bıçağıyla, kırık şarap şişesiyle:
- Çak, çak, çak.
Hamo Hamit Abimizin göğsünde faça atacak yer kalmamıştı artık.
Sevdamız da felaketimiz oluyordu.
İçimize doğru ağlıyorduk.
Şu kahraman
Şu Celalettin
Şu Cello arkadaşına bir gül be Abi
Hadi kollar havaya
(Yapma be Abi)
Şu zalim feleğin çatısına
- Çak, çak, çak.
Kan kar-de-şim.
Zordur elbet avunmamız zordur
Keskin bir bıçak olmak için
Daha çok çekiç yiyeceğiz anlaşılan;
Yukarıdan
Aşağıya doğru inen
O el benim elim değil.
Hadi Çinçin Bağları
Sultan El Hamit Korosu
Hazır mısınız?
Şarkı:
’Her demet zalim felek
Sineme dokunma benim’
Mintan yakaları fora,
İki eller havaya:
İndir.
- Faça, faça, faça.
Bir de kendine tek hamlede kestirmeden faça atan ve nihayet rüyasına kavuşan Yanık Ömer Abimiz vardı. Her gece yanık sesiyle şarkılar söylerdi.
Kılay kardeşimin anlatımından: “Sevgili Adnan Abi, mesajını okuyunca aklıma ilk Yanık Ömer geldi. Düğünlerde yanık sesini uzaklardan dinlediğim Ömer isimli düğün şarkıcısının yüzünü ilk gördüğümde yanık lakabının sesinden kaynaklanmadığını fark ettim. Yüzündeki derin yanık izlerini seyrederken onu yakından tanıyan birinden hikâyesini dinledim. Sevdiği kızı defalarca istetir. Kız da Ömer’i sever. Lâkin babası kızını işsiz güçsüz Ömer’e layık görmez. Evlenmelerine mani olur. Bir gün Ömer’in sevdiği kızı başkaları istemeye gelir. Ömer çaresizdir. Yapacak hiç bir şey bulamaz. Tek çare ölmektir. Üzerine benzini boca eder ve basar ateşi. Çığlıklar arasında kızın evinde; salonunun ortasında bulur kendini. Ömer ve kız bir süre sonra evlenirler. Şimdi çok mutlu olduklarını biliyorum.”
E yani bir de mutlu aşk olsun hayatımızda. Kıyamet mi kopar sanki.