Hicran Aslan
Deniz Dengiz'in Aralık 2020'de çıkan kitabı Ariadne İpi özelinde yazı ve sanata dair söyleşeceğiz.
1-Öncelikle kitabına bu ismi seçmenin nedeninden başlayarak, yazma sürecinin kitaba evirilmesini kısaca anlatır mısın?
Yeraltına indikten sonra oldu her şey. Bir başıma kaldım. ’Bir insan özellikle benim gibi bir insan ne zaman yazmaya başlar? Daha doğrusu, ne zaman onun için yaşadıkları, hissettikleri, düşündükleri artık ifade etmekten kaçamayacağı bir yoğunluğa ulaşır? Günler algoritmik tekrarlayışı içinde. Sayıklamalar, parçalar, günlükler, şiir dizeleri, şairin dediği gibi ‘Elde Var Hüzün’ deliliğe doğru yürüyüş belki de bu kitap. Hayatla arama koyduğum mesafenin yolculuğu. Ölmek ve çürümekten önce bir şeyler bırakmak. Hayata atılan ipin bir türlü bağlanamaması, hep çürük çıkması ve kopması... Bir yolculuk denemesi... Bir nevi varoluşsal kayboluş… Hayat mı beni terk etti yoksa ben mi hayatı, bilemedim bunu bir türlü… Bir ihtiyaçtan çok bir gereklilikti benim için. Bir çeşit arınma diyelim buna. Yaratıcı bir iksir… Yedi kat yerin dibinden biri çıkar gelir içinin karanlığına oturur, diyorum kitabın bir yerinde. Ariadne, Girit'te Theseus'a âşık olur, labirentte yolunu bulmasına yardım eder. Evlilik sözü karşısında Theseus'a Hephaistos'tan aldığı ipi verir. Theseus bu ipi labirentte ilerlerken arkasında bırakarak yolunu bulur ve (aslında Ariadne'nin yarı kardeşi olan) Minotor'u öldürür. Minotor'un ölümünün ardından, Ariadne ve Theseus Atina'ya gitmek için Girit'ten yola çıkarlar. Ama Theseus onu Nakşa adasında terk eder.
2-Kitabını yazınsal olarak nasıl adlandırıyorsun.? Günlük, anlatı, deneysel yazı öğelerinden hangisi daha ağır basıyor?
Şiir desek, değil. Şiir türünün sınırlarında dolaşıyor bu kitap. Bildik şiir örneklerine benzemiyor. Yer yer öykü, anlatı, deneysel yazı öğeleriyle iç içe geçmiş bir kitap oldu benim için. Sembolik bir dile, çok daha yüksek bir sesle konuştum. Gerçi yıkıcıdır yazar bazen, ama yeniden kurmayı yadsımaz, dayanılmaz ıstıraplar çeker bunun için. Çektiği acılarla hesaplaşır bu noktada. Bu nedenle kafa yorar bir şeyler için. Hakikati bilme-tanıma arzusuyla yazılmış bir kitap. Zaten yazar-şair dediğimiz kişi, dünyanın geçmişini, bugününü, geleceğini sentezler. Günlüklerimde yazdığım parçalar yer alıyor. Okuduğum, not aldığım yazı ve şiirlerden kısmen ekleme yaptım, parçaların arasına. Hatta son bölümdeki ‘’Taş Ayna’’ metni tamamen deneysel, kolaj çalışması oldu. Ayten Mutlu’un aynı isimli kitabındaki şiirlerinin dizelerini çoğunu bozmadan oluşturduğum bir metin. Yani bir yap-boz oyunu gibi oldu.
3-Bedenimde Dövdüler Azize'yi çok özel bir şiir denemesiydi. Neden ikinci kitap düz yazıya evrildi? Edebi türler arası bu içiçe geçiş bazen edebi değeri azaltabiliyor. İnsanlar artık şiirle karışık öykü yerine ögeleri belli öyküyü okumayı özler oldu mesela. Son dönem çıkan şiirleri düz yazıları nasıl değerlendiriyorsun?
Aslında bir düz yazı kitabı değil bence. Sen de fark etmişsindir bol bol şiirsel dize ve parçalarda oluşuyor. Beni biliyorsun böyle iç içe olan metinleri hem okumayı hem yazmayı seviyorum. Son dönem çıkan şiir ve düz yazıları geniş bir biçimde değerlendirecek kadar okuma yapmıyorum, sadece dikkatimi çeken bir iki isim var.
4-Kitap sekiz bölümden oluşuyor ve her bölüm alıntılarla başlıyor. Alıntılar mı o yazılara harita oldu? Yoksa ara sokakları aydınlatsınlar diye mi konuk oldu yazılara?
Hiç kuşkusuz daha çok karanlık, görünmeyen ara sokakları aydınlatsın diye. Bir ışık olsun. Zaten metinler çok karanlık. İçe dönük. Daha ötelere gitsin okuyan. Gerçi okurun buna ihtiyacı var mı, bilmiyorum. Kendimi öyle hemen ele veren biri de değilim. Çok boğuk bir sesim var. Öyle bütünlük halinde okunacak bir kitap da değil. Parça parça dağılmış. Bir deli gömleği giymiş, Bu yüzden bir bıçak kadar keskindir yazdıklarım.
5-Sadece bölüm girişleri değil aynı zamanda içeriklerde de yoğun alıntılarla bir kendine yüksek sesle muhasebe, danışma hatta azarlama var. Kendindeki Sen'leri buluşturma gibi okudum ben kitabı. Ne dersin?
Bu belki çok tehlikelidir, yoğun alıntılı kitaplar, öyle genel bir kanı var yazar-çizer kısmında. Ben alıntı yapmaktan öte yazdığım metinle, alıntı yaptığım parçaları iç içe yedirip kendi metnime dâhil ediyorum. Ben yazsaydım böyle yazardım, diyorum. Alıntıladığım yazara, şaire büyük sevgi duyarak elbette. Bu kitap kendimle bir iç hesaplaşma, karanlık sayıklamalar, iz bırakan kişiler, mekânlar, olaylar, oluşumlar, yolculuklar, kara acılar, koyu hüzünler, duvarlara toslamalar, yarım kalmış aşklar, gidenler-kalanlar, bir türlü o otobüse binemeyip gelemeyenler kısaca. Birçok benim var bazılarını tanıyorsun. Bazıları da yazdıklarımda… Yıllar içinde biriktirdiğim ben’lerin bir kısmını bu kitaba taşıdım. Nasıl ki, ‘’ Bedenimde Dövdüler Azize’yi’’ kitabında Azize’lerle hesaplaştım, Ariadne İpi’ndeyse daha çok ben’leri azarladım. Tokatladım. Yer yer bağırdım. Çağırdım. Dövdüm. Çoğunu kendimden kovmak istedim.
6-Bana ithaf ettiğin, şiirlerimle döşediğin bir bölümü de var kitabında. Teşekkürle beraber o bölüm için neler söylemek istersin?
Yazdıklarımla başka bir metin-şiir iç içe olduğunda nasıl bir şey ortaya çıkar diye çok merak etmişimdir. Hem çok zor hem de çok tehlikeli bir iş. Bu düşüncemi denemiş oldum. Sanırım iyi bir metin ortaya çıktı. Her şeye deneysel baktığım için belki de, yazdım. Sevdiğim biriyle konuşuyormuş gibi beni heyecanlandırır yazmak. Bir nevi yazıya dönüşürüm. Bu bile bir düşle baş başa kaldığımı imler. Hiç kuşku yok ki yazar, ruhunun röntgenini yazıyla anlatır içi burkularak. Orada seslenir. Yitirilmiş kişiliğini yeniden kazanmak için, O, aramızda yaşayan bir yabancı olur. Aynı zamanda o bedenini-ruhunu özgürlük kılmak için de yazar.
7-Demet Haksever'le yazdığınız bölüm son dönemlerde yaygınlaşan içi içe yazım, iki kafalı yazım diyebileceğimiz bu tür yazımların çoğullaşacağı ve artacağını öngörüyorum. İki kişi iç içe yazmak nasıl bir deneyim?
Çok güzel ama bir o kadar da yorucu bir çalışma oldu. İki farklı kafa, iki farklı birey bir yazıda nasıl buluşur, konuşur, düşünür nasıl bir yazım deneyimi yaşar aynı metinde, bunu da görmek istedim, istedik ve başardık. Bunu seninle de yapalım bir ara!
8-Bundan sonra yazın alanın da yapmak istediklerin neler? Etkilendiklerin tekrar tekrar okunur dediklerin... Neler söylemek istersin son olarak?
Yeni bir dosya üzerine çalışıyorum. Okumalar yapıyorum. Film izliyorum. Müzik dinliyorum. Kafka okumaları tekrar tekrar, Altay Öktem, Emel Güz, Gülseli İnal, Deniz Durukan ve Hicran Aslan hep okunur. Teşekkürler.