Ötekinin yaşamından hareketle bedenini ve dilini zamansızlaştırıyor Neda.Ötekinin yaşamından kendine, kendi ötekiliğine dokunuyor. Yazdıklarını ülkede yaşananlarla terbiye eden bir genç yürek.Türkü formuyla ilişkilenmesini,isyanlarla, kadınlarla ,eskiyle, şaşırtıcı sözcüklerle ilişkilendirmesini biliyor. Yüz dönülmüş sözcükleri, karakterleri ,yaşama biçimlerini kitabına işlemesi adeta ortamın içindeki uzamları yazdığı kişiye bir özürle bir öpücükle anladğını belirtiyor.Yalnız değilsiniz diye fısıldıyor.Bir iadeyi itibar, bir özür, bir selam gibi işliyor şiirine.Sizi duyuyorum boşuna değil hiçbir şey diyor.Walter Benjamin'in dediği gibi"Gelecekteki kurtuluşun anahtarı geçmiştedir" diyor adeta.Şiiri bir resim oluşturmaktan çok bir türkü çığırıyor.Uzun hava,bozlak,acemaşiran sesler ve ritimler var şiirinde.Efelenerek söylüyor yer yer. Maskülen bir sesi var şiirinin.
Kendi biyografik çıkarına,merkez periferi bağımlılığına yer yok şiirinde.Kahramanları içinden geldikleri yörenin lirizmiyle, ünlemi ve söylemiyle ifade edebiliyor.Onların ağzından, o dönemin sözcükleriyle bunu aktarmaya çalışıyor.
"Düzen en kuytu köşelerde de aynı düzendir.Düzen her yerden önce içimizde kurulur."diyor Oğuz Demiralp;düzenin içine kurulmasına izin vermiyor Neda. Şiirinde olduğu gibi hayatında da buna özen gösterdiği aşikar.Toplumculuğun mahelle baskısının da farkında. Direnişin her devirde ve her şeye karşı olduğunu biliyor.Sadece haklı olana eğiyor başını.
"yalnız bizim toprağımız yazıyordu ölümü
bu zalim adamlar tanıyordu bıçağın her yanını
yalnız doğu cehennemci sanıyorduk korkuyorduk
vardım
boynum kırılsın haklı isyanlara "(alın yazısı şiiri sayfa 5)
eski yeşilçam filmlerindeki naiflik, sitem etse de zalim olamaz
"yiğidim aldın yuvam aldın evladım beşiğinden
bağrım bağrım bir allah'ım kaldı bir gerdanlık
ayrıldım ana ocağından tülbentim kana boyadın
saçımı kara boyadın sütü taşırdım el yuvasında
tarlaya çıktım tütüne çıktım doyurdum öküzleri "(ağıt şiiri sayfa 9)
"ben"i var eden bütün sen lere sesleniyor.eski üslup ve seslenme ünlemleriyle zamanlar arası paralel evrenlere gidip geliyor .
Son çentik, Türkiye'de Yalnız şiiri yorumsuz buraya almak istiyorum.
Türkiye'de Yalnız
yalnız bırakılan Ergin'e İlhami'ye Nilgün'e Bedrettin'e
kim için kıyardım dağda kakuleye,beni savdınız
bir şey öğrettiniz,kollarına aldı beni özgem,canım.*
bilmedikleriniz gerdan gerdan
gümüş sanıyorsunuz ceplerimi
duyun bana söyletmeyin
yataklar bana kelepçe bana işkence**
ben niye küstüm
acımasız sanıldım yolu olamadım tüm çocukların***
kim demiş başkasının ağzına
söyledim bizim türküleri****
kanım sandınız kan değil
kim demiş bırakmıyorum izlerimi karlarda
unuttunuz bildim gülmedim ümit kestim
hani sesiniz can vermedik sanki uğrunuzda hepimiz*****
*İlhami Çiçek
**Nilgün Marmara
***Bedrettin Cömert
****Ergin Günçe
*****Hepimiz
Bu güzel şairlere ve hepimize birkaç dize ve öpücükle...
uçak kazasında kaybettiğimiz Ergin Günçe
"dersimiz aşk, konular haydutluk ve sarışınlık
şimdi şurdan koşsam akdeniz'e çıkarım
yörükler ve develer arasından geçerim
üzüm, inci ve tütün. üzüm, incir ve tütün
dersimiz aşk çünkü, söylemiştim
oturur bir güneşle sigaramı yakarım" **dersimiz aşk çünkü söylemiştim.
"En yalnız adamıyım Orta Doğunun
Tanrım kabul et artık şiirlerimi"Türkiye Kadar Bir Çiçek
Bedrettin Cömert; Türkiye'nin siyasi kutuplaşma dönemindeki cinayetlerden birinde öldürüldü.
"orada erkek ve kadın tek bir
varlıktır, orada kılıçlar ve kurşunlar
sapana dönüşmüştür
orada söz ve eylem tek bir şeydir"Tarihin Akışı
İlhami Çiçek; 'neden satranç?' sorusunu şöyle cevaplıyor: "Satranç oyununu kullanmam rastlantı değil. Geometrik bir tarih âdeta satranç. Yaşama tam denk düşüyor. Yaşam da bir geometridir, evet, ama epeydir yüzü çizik çizik bir ‘satıh’ görünümünde.Göğe bezgin bakanların bir türlü öğrenemediği bir oyundur satranç
"evet ilk aşk gibi bir şeydir ilk açılış
artık dönüş yoktur
kuşku bağışlanmasa da
tedirginlik doğal sayılabilir
ancak
yürümenin dışında bütün eylemlerin adı" kaçış kaçış kaçıştır satranç dersleri 1
Nilgün Marmara; 13 Ekim 1987'de 29 yaşındayken kaldığı evin balkonundan atlayarak intihar etti.
"Bir çift gam çiçeğidir sanki gözlerin;
Öyle içli, öyle yumuşak, öyle derin.”