Nurhayat Teke’nin Klaros Yayınlarından çıkan ilk kitabı Düşlem Elçisi üzerine güzel bir söyleşi gerçekleştirdik. Keyifle okumanızı diliyoruz.
Uzun süreden beri kendi içinde demlenmeye bıraktığım şiirlerimin yeterli olgunluğa ulaştıktan sonra bana ait olmaktan çıkıp insanlara ulaşması gerektiği düşüncesi ile yayınladığım kitabımın bana ait olmaktan çıkması beni hafifletti. Tabi ki benim için heyecan verici oldu.
Türk edebiyatında ve şiirlerinde bir şeyi ne kadar süslersen o kadar güzel olur gibi son derece sığ bir yaklaşım hakim. Ben bir şair olarak bu yaklaşımı piyasacı ve pazarlamacı bir yöntem olarak yorumluyorum. Bu benim şahsi görüşüm. Şiirlerimde izah etmek istediğim şeylerin özüne dokunduğumda geri kalanı ile ilgilenmiyorum.
Aslında ikinci soruda bu sorunun cevabını verdiğimi düşünüyorum.
Ben kendim bir kadın olarak “kadını” günümüz sorunları ile değerlendirmeyi doğru bulmuyorum çünkü kadın yaşadığı coğrafya ya da o coğrafyanın sorunlarından hareketle değerlendirilmemeli. Bu son derece sınırlayıcı ve politik bir yaklaşım olur. Hele ki konu kadınların düşleri ise hiçbir şekilde sınırlayıcı bir kıstas doğru değildir. Benim “uyumaz kadınların düşleri en sağır günlerde bile” söylemim kadının doğadaki yaşamını yaşamı sürdüren yegane unsur ve bu unsurun verdiği yücelikten öte gelmektedir.
çocukluğuma döneceğim
orada yaşanmışlıklarım var” diyorsunuz “gün gördük” adlı şiirinizde. Çocukluğun şiirinizdeki yeri hakkında neler söylersiniz?
Doğruyu söylemek gerekirse şiirlerimde kendi hayatımdan beslenmiyorum. Hatta şiirlere konu olacak hayatım olduğunu da düşünmüyorum. Şiirlerimde evrensellik boyutunda olmaya çalışıyorum. Çünkü başka türlü insanlara dokunamam. Çocukluğum benim için elbette güzel bir yere sahip ve özel. Ama bu durum benim özelim. Şiirlerimde yer vermiyorum.
imge imge dokuyor yüreğim
hangi tuz kanatmaz yarayı” “ ben kalsın” şiirinizden dizeler bunlar. Şiiri , imge imge dokuduğunuzu söylüyorsunuz. Peki sizce, imgenin şiirdeki yeri nedir?
İmge, gerek şiirde gerek edebiyatta derdimizi anlatabilmenin mihenk taşlarıdır. Doğru imgeleri kullanarak süslemeci ve pazarlamacı şiirden kendimi kurtardığımı birinci soruda cevaplamıştım. Bu nedenle yüreğim imge imge şiir dokuyor.
devir almaya gider gibi nöbeti
lacivertten maviyi
iliklerime bir soğuk gibi işleyen yalnızlığıma
memeden kesilen süt gibi” “kendine uzak” şiirinden dizeler. İnsan, kendine bile yabancılaşıyor. Kalabalıklar arasında yalnızlaşıyor. “yalnızlık” temasının sizdeki yansımaları nelerdir?
İnsan yalnızlığı tedavisi olmayan bir durum olduğu gibi anlaşılması da pek fazla mümkün olmayan bir durumdur. Bu yüzden çağdaş sanatın önemli konularından biri haline gelmiştir. Sanatçılar bu konudaki rahatsızlıklarını ifade etmenin yollarını aramışlardır. Yalnızlık temasının bendeki yansıması ise izahı dahi yapılamayacak kadar yalnız olmasıdır
Kendimi bu şekilde sınırlandırmıyorum. Herhangi bir akımı temsil etme çabasıyla da şiir yazmıyorum.
Şiirlerimin ana besin kaynağı tüm insanlığı kapsayacak evrensel unsurlardır. Çalışmalarımı mümkün olduğunca bu minvalde tutmaya özen gösteriyorum.
Şairlerden özellikle Ahmed Arif tekrar tekrar okuduklarımdandır. Yazarlardan ise biraz keskin bir görüş olabilir ama Yaşar Kemal dışında hiçbir yazar bana dokunamadı. Söyleşi için teşekkür ederim.
Söyleşi için çok teşekkür ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum. Düşlem Elçisi, uğur getirsin size.