ORTADOĞU'DA SAVAŞLAR YATAK ODASINDA ÇÖZÜMLENİR


Şamlı ve şanlı şair, yazar ve en çok diplomat Nizar Amcam ile hayali bir ropörtaj gerçekleştirdik. İlk misafirlerimi memnun etmenin yolunun zamanlararası etkileşim ile mümkün olacağını düşündüm. Kendisi ile annelerimizin dilinde konuştuk ve bunları devletlerimizin dili ile yazıya geçtik. O 98’de göçtü, ben 98’de doğdum.

"Nizar Bey, ne için yazıyorsunuz?"
"Kurtarmak için…"
"Neyi kurtarmak için?"
"Kelimeleri…"
"Nereden?"
"Kontrol mahkemelerinden!"

Kabbani, "kelimeleri kontrol mahkemelerinden kurtarmak için" yazdığını aktarıyor. Bu mahkemeler bazen Cahiliye Dönemi, bazen ülkesi, bazen insanları ve bazen de bizzat kendisiydi. İç savaş döneminde Lübnan’da en çok kendi soydaşlarını karşısına alarak yer aldı. Bu durum eşi Balqıs al-Rawi’nin öldürülmesi ile daha da perçinlendi. Irak’ta ve Suriye’de çokça eleştirildi ve "Araplık Bilincini" ayaklar altına aldığı ileri sürüldü. Kendisine "alık" diyenleri şiirine işledi ve aldırış etmedi. Erkeği kadınlaştırmak değildi maksadı, erkeği evcilleştirmekti. Bunu da kadının varlığının yeniden anlam kazanmasıyla mümkün olacağını düşündü. Arap şiirinin katı, eril olduğundan yakındı. Bastırılamayan erkekliğin kelimelere sirayet ettiğini ve bunun içsel bir eksiklik olduğunu aktardı. Arap olmayanlar onu zaten desteklemezdi. Peki, asıl desteklemeyenler kimlerdi? Cevabını gayet iyi biliyorsunuz. Bırakalım di’li geçen zamanları! 

Ortadoğu'da yıllardır süren  iç savaşların gerçek nedenini cinsiyet ideolojisiyle açıklar Kabbani. Ona göre yaşanan savaşların, idari, iktisadi ve siyasi sıkıntıların ardında hep erkekler bulunur. Ataerkil toplumun konumlandırdığı kadının özgürlüğünden vazgeçerek köleleştirilmesini kabullenemez, kadının toplumda daha aktif ve yön gösterici olması gerektiğini savunur. Cinsel baskı altında yaşayan bir kadının eşine ve yuvasına mutluluk sunamayacağının altını çizer. Özetle olan bitenlerin "dış güçlerle" değil de "iç güçlerle" bağlantısı olduğunu vurgular. "Şairlerin bir dönem gül yaprakları ile beslendiğinden, Arap Asrı gelince de diktatörlerin kucağında uyuduğundan" yakınır.

Mazlumun halini anlamanın en iyi yollarından biri bir dönem zalim olmak mı yoksa zalimi oynamak mıdır? Cinsel güdünün yarattığı gereksiz saldırganlığa ve dolaylı yoldan ortaya çıkan savaşlara dair düşüncesi Çağdaş Arap Şiirinin başına düşen bir elma etkisindedir. Sanıyorum "sultan alkışlayanı olmayan" her Arap Şairinin başına geleceği gibi "Gerileme Kitabına Dipnotlar" adlı şiiri ile 1967’de tüm Arap dünyasında yasaklanmıştır. 

"Aptal Bir Kadının Mektubu" adlı şiirinde "cinsellik de her zaman uyuşturucudur size satılan" diyor. Yaşantısından hareketle bizlere "rahime düşen ancak kayda düşmeyen" kesitler sunuyor. Hiçbir kitabını üç nüshadan fazla basmadığını; bunlardan ilkinde kendini, ikincisinde sevgilisini ve sonuncusunda da devlet savcısını ödüllendirdiğini söylüyor.  Ortadoğu’da daima üçüncüsü kazanıyor, uçaklar geçiyor, hatlar kesiliyor ve savaşlar tam gaz devam ediyor. 

Her şeyin bu denli ciddileştiği dönemlerde daha fazla şiire ihtiyaç duymuyor muyuz? Belki başka bir yazıda "Belkıs Kasidesi" üzerine konuşuruz. Birkaç gün, şairin "Çocukluk Dönemi Personası" ile ilişkisi üzerine eğilelim. Sonuçta hayatımızdaki her adımı evcilleşebilmek için atmıyor muyuz? 

"Herkese şiirle savaşabilmeyi diliyorum. Savaşın şiirleşmesini değil; şiirin savaşmasını…" 

Benzer Yazılar