I
Eski bir kilise avlusu nasıldır bilirsin
Bilirsin çinisi çalınmış kırık bir pusulada geçer zaman
Nasıldır bilirsin böyle bir avluda soluklanmak
Seni görmediğim günlerin küflü ekmeğini bilirsin, bekliyorum
Su alan bir kalyonla, bilirsin bir kara parçasıdır yüzün
Bir ormandır bir koydur bir buluşma yeridir
Ve yoktur onu da bilirsin. Eski bir avlu nasıldır bilirsin
Bir yaşanmış bizimdir ve gözlerim vaha faslında durur
Bilirsin, kırık camlardan içeri gözlerin derin
Sonsuz, ey çarşambanın akşamında özlenen
Anladım sensin şu kaybolan ellerime mekân
Sonsuz teninde ellerime kısacık ömür sensin
Çağırmayan sesin akşamın ve telefonların uğultusuyla
Nasıldır bilirsin yön bilmemek, bilirsin
Bir kedinin gözlerinden içerisi çöldür...
II
Durup özlemini günlere bölüyorum
Eski bir avluda kuyu nasıldır bilirsin
Görünmez ulu gözlerine sesleniyorum
Karanlık sensin, susuzluk sen, aydınlık sen
Dökülüyorum yataklarından suların
Yokluğunu bağışlıyorsun alıp bekliyorum.
"Ne avutur ki beni senden başka"