1965-2020 yılları arasında dünyamızdan gelip gecen Remzi Gürkan, aykırı bir yazar. İdeolojik yanıyla uslanmaz bir anarşist! Daha da önemlisi düzeyli bir entelektüel. Yaşadığı süre içinde bir şeyleri tersine çevirmeye çalışmış aykırı bakışıyla. Kara Mecmua, A-Politika, Anarşist Gazete, Efendisizler gibi dergilerle kendi bloğunda geleceği önceleyen yazılar yazmış kılı kırk yararak. Bilinenden çok bilinmeyeni, görünenden çok görünmeyeni deşmeye ve anlatmaya yönelmiş kaleminin teriyle. Yazarın kanserle vedasından sonra yakın dostu Mehmet İşten, ondan kalanlardan bir kitap oluşturmuş Selamün Aleyküm Kör Kadı* adıyla.
İşten, “’Remzi’nin sevdiği ve sık kullandığı sözcükler sözlükte durduğu gibi durmaz’ diye bir şey vardı. (…) Olağanüstü bir analitik bakışa sahipti ve tarihsel koşullar ile halkın yaşantısı, inançlar ile iktidarların ilişkisi, edebiyat verimleri ile dönemin zihniyeti, koşulları vb. her alanın birbiriyle ilişkisini görebilir ve bunları bütünlüklü bir kompozisyon halinde ortaya koyabilirdi. Edebiyatla ilgisi tarihten güncele kadar geniş bir yelpazeyi kapsar ve bunları takip edebilirdi,” diyor önsözünde. Bunlar gerçekten kişiliğinin göstergeleri gibi duruyor, sayfaları dolduran 41 yazı boyunca.
Öncelikle “selamünaleyküm kör kadı”nın, “Aşırı tok sözlü kişiler için uyarma yollu söylenen bir deyim” olduğunu bilmediğimi ifade etmeliyim. Önyargıdan ibaret tok sözlülüğünün bir nebze yanılma payı bırakmaması körlükle eşdeğer olsa gerek. En küçük farklılığı yerle yeksan eyleyen böyle bir tutum şiddetsiz olamaz elbet.
Soğuk demirci edasıyla ateşi harlattıkça örsünden kıvılcımlar saçan pervasız bir düşünce insanı Remzi Gürkan. Bize yutturulan her türlü sahteliği bir anda kazıyıp atıyor beynimizden. İlgi alanı oldukça geniş. Yaşamın içsel ve dışsal yüzündeki maskelerin ipliğini pazara çıkarıyor eleştirel aklıyla. Ulusallaşma, dil, eğitim-öğretim, kültür, sanat ve edebiyat, adalet, devlet yönetimi, faşizm, ahlak, masumiyet, özgür düşünce, çocuklar, vb. konular hakkında söyledikleri yenilir yutulur şeyler değil. Örneğin, dinsel yönelimini sadece “Yunus’un dinindenüm,” diye tanımlar tüm yalınlığıyla. Adalete bakmak içinse, “Mülkiyet hırsızlıktır,” diyen Proudhon’dan hareketle mülkiyetle adalet arasındaki bağı gözden geçirmek yeterlidir. Kısaca saraylar gerçek adaleti üretmez. Hatta kavramsalı da kendine uydurur. Eğitim-öğretim konusunu da sistemden ayrı düşünmek/değerlendirmek safdilliktir. Dahası, “Eğitim bir tahakküm aracıdır,” (s:116) Genelde sistem kendi insanını yetiştirir. Bu konuyu çözüme kavuşturmak için şöyle bir öneri getirir yazar:
“Sonrası kolay; hiç vakit geçirmeden nitelikli insan gücü yetiştiren bütün okulları kapatmak ve bütün yurt sathını varoşa çevirmek… Belki modernleşmeciler köpürecek ama yemin ediyorum çözüm budur.” (s:59)
Küreselleşme üzerinde dururken, her zamanki gibi medeniyeti, insanlığı ve doğayı hızla yok eden bir ‘deli gömleği’ olarak görür. İnsanla birlikte taşı toprağı kemiren bir yıkımdır bu. “Masumiyet nedir?” derseniz, içsel diyaloglardan yansıyan şu paragrafı enine boyuna irdeleyebilirsiniz:
“-kötülük yapma imkânı olmayanlar ya da kötülük yapma imkânı bulamayanlar (Ben buna ‘örtülü masumiyet diyorum. A.G.) yani çocuklar, deliler, esirler…ne masumdurlar ne de masum değildirler. Ancak kötülük yapabilecek durumda olabilenler masum olabilirler.” (s:28)
Söz masumiyetten açılmışken, “Trump Keşke Bir Domuz Olsaydı!” öngörüsüne bağlı kalarak domuzla Trump arasındaki kıyaslamayı gözden geçirmekte yarar var. Şöyle bir sonuç sanırım ezilenler cephesinde herkesi mutlu etmeye yetip artacaktır:
“Acı gerçek ise şudur: İnsan, insan değil de domuz, koyun, eşek, öküz olsaydı ne bu zulümler ne de bu savaşlar olurdu.” (s:77)
Biz istersek, gözünü kan bürüyen emperyalistlerin saldırganlığına çok basit bir formülle karşı çıkabiliriz:
“Her şeye değişim değeri üzerinden bakmamayı, bir bardak temiz suyun borsa endeksinden daha fazla önem taşıdığını da öğreniriz belki bu sayede; bir dost elini bir dost bakışını hiçbir mala mülke değişmemeyi…” (s:103)
Bugünlerde oksijen bolluğuna benzer bir yenilikten yanaysanız; hiç durmayın, Remzi Gürkan’ın ince eleyip sık dokuduğu, dönüşüme açık yazılar toplamına bir göz gezdirin, derim.
Kendinizle çelişkiye düştüğünüz noktada mutlu olacağınızdan eminim.
*Selamün Aleyküm Kör Kadı – Remzi Gürkan, Derleyen: Mehmet İşten, OKB56, 1.basım, Ağustos 2024