Yorgun değilim ama üzgünüm biraz
kalmadı bir kırk beş yılım daha yaşayacak
atlara su verdim, toprağı çapaladım
bir ırmak büyüyecek benim olmadığım yerde
bir kısrak kuşlara uçmayı öğretecek
Sakallarım beyazladı azaldı kadınlara duyduğum ilgi
sevişmemeye alıştım, artık aklımı alıp götürmüyor başımdan
trenlerin ardından baktım vapurları kıskandım ve
atlayıp uçağa aldım soluğumu adadan
Şiir yazmak için gereken sabır bende yok
yaşamak için duyulan hırs bende yok
ölmek için duyulan kahır bende çok
Dağları ayıran vadilerde adım yazılı
tanrıların sofrasında oturdum gençken
insanı tanıdım devletten korktum
öldüm ölümün her türlüsüyle
atımın terkisini doğuya bağladığım
Gezdim dilin sınırlarını hoşlanmadım ben demekten
gezdim aklın sınırlarını hoşlanmadım benim demekten
indim otobüslerden yağmurlarda yürüdüm sardım boynuma
çeyrek asırlık yeşil atkımı sevgilimin bana kanıyla ördüğü
toprak başka bir koktu aşk başka
Ayıp oluyor Filistin demeden başlamak güne
biz soğuk bulurken sıcacık gelmesi gereken mezeleri
biz buz atarken rakımıza boğazımızı ıslatsın diye
biz gülerken gülünecek şeylere gülmek birden eskidi
Her çocuk şair doğar ya belki de ressam
sonra biz çalarız ondan yeteneklerini
sonra kaçarız kendimizden sanırsın Filistin cüzzam
kaldığım otel odalarında okşandıkça yanar bir lamba
Yorgun değilim ama üzgünüm biraz
kalmadı bir kırk beş yılım daha yaşayacak
yine de kopmaz zincirlerle bağlıyım hayata