Lütfen beni sinemaya götürür müsünüz?
Çünkü ben çocukluğumu koruyamadım
Bıktım savaşınızı seyreylemekten.
Diyorsunuz ki;
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.”
İhtimal o kanın her ünitesinin piyasada bir rayici de vardır.
Siz lütfen beni sinemaya götürür müsünüz?
Çünkü gayesizim, artık hiçbir şeyi seçemeyeceğim.
“Niçin bu da, öteki değil?”
Artık bu, bana uygun bir sual değil.
O gençlik fotoğrafımdaki
hülyalı bakışımda duruyor hayallerim.
Kültürüm benden evvel öldü hatta çürüyor.
Yolları ben bilmezdim ama atım biliyor.
Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü
Kız kardeşimin cinayeti, katilinin iyi halli mahkeme görüntüsü
Biliyorum bir gün atımdan inip bir yağmurla göçeceğim.
Şu alkışlar birden bire susuverecek
Oysa kulaklarım onları yağmur sayıyor
Maalesef aşka da devrime de mesafeliyim
Elimden tutmuyor büyük umutlar
Hem hiçbir kasabayı boyayamadım
Şiirimiz kentin dışındadır ablalar
Anneler hep rükûdur, babalar secde
Sense evvel ahir kıyamdakisin
Oğlun seferidir, karın ağrılı
Söz bir fuzuli şikâyetten ibaret
Şiirimiz her yola gelir abiler
Bir gariban hayvan, insanın merhametinden artakalan,
Fena manada değil.
Biz artık şiir tükürmüyoruz…
Ardımdan,
“ Tek bir aşk şiiri bile söylemeden göçtü.” diyecekler
Biliyorum.
Ben aşkımı size mi söyleyeceğim? Gülüyorum.
Birini tuzaktan sevmek, aşk bu demektir.
Bile bile düştüğün gizsiz tuzaktan…
Haydi, frakımızı giyip marş söyleyelim
Sıran geldi diyorlar, hançerleri de var
Kalırsa bir mastar kalır bu günden
Ve birkaç hilal ve bir prosodi
Görüyorum
Tırmandığım ağacı kesiyorsunuz.
Ama elden ne gelir?
Babalar babalıktan sessizce çekilmelidir.
Penceremden yerin dibine,
en güzel gün bugündür çünkü.
Kendimi kıra kıra kuş kadar kaldım
Oysa kayaydım bir koca kaya
Bir bayram ertesi, camdaki bayrak
Hüzün bundan öte daha nedir ki?
Bu âlemde bir aksilik var, bir arıza sanki…
30.102023