Anıl Fırat Tosun şiirinde Hayyam’ı aramak – Ayfer Karakaş Ali Fırat Tosun Söyleşisi

FacebookTwitter

 

Ayfer Karakaş: “bir rüzgar beni” ilk şiir kitabın. Yolun henüz başında olan biri olarak edebiyatın çetrefilli yolunda neler düşlüyorsun?

Anıl Fırat Tosun: Edebiyatın zorlu bir yol olduğu bir gerçek. Bu yolda ilk şiir kitabımla büyük bir adım atmak benim için uzun bir süreç sonunda gerçekleşti. ‘’bir rüzgar beni’’ dosyasının ödül alması bu yolda güzel şeylerin olduğunu da gösteriyor. Bu yolun sonunu çok düşünmüyorum açıkçası. Yolda aldığım keyif beni ilgilendiriyor. Hiç beklemediğim bir yerlere vardığımda edebiyatın gücünü keşfediyorum. Şiir bu yolda benim için yanımda hiçbir zaman ayırmadığım heybem ve ya silahım gibi. Bu bana dünyanın aslında yaşanabilir olduğunu hissettiriyor. Bir nevi edebiyatla aramda ki sevi diyebilirim. Yoldan umutluyum.

Ayfer Karakaş: Kapakta bir “ağaç” sembolü bizi karşılıyor. Kuşlar, rüzgar, ağaç… doğayla iç içe olduğun anlaşılıyor. Doğanın şiirlerine yansıması nasıl gerçekleşiyor, biraz bahseder misin?

Anıl Fırat Tosun: Doğanın şiirlerime yansıması aslında özümde olan şeyler. Çocukluğumun kırsal alanda geçmesi bunun en büyük nedenlerinden biridir. Bir ağacı tanımak anlatmak çizmek için o ağaca tırmanmanız gerekir. Meyvelerini yetiştirip toplamanız gerekir. Bunu çocukluktan beri yapıyorsanız hayatınızda doğa büyük yer kaplar. Yani bir yerler de şiir için yabani kuş beslemek bile şart olabiliyor. Doğanın şiirime girmesi çok kolay oldu benim için.

 

Ayfer Karakaş: Resim öğretmenliği mezunusun. Renklerin, fırçaların, görüntülerin ve terebentin kokusunun şiirin üstündeki etkisi nedir? Çok yönlü biri olmak adına resim, şiirini besliyor mu?

Anıl Fırat Tosun: Resim sanatı majör sanattır. Bir ağaç gibi düşünebiliriz. Bir ağacı her mevsim gözlemlemek kavramaktır o ağacı. Kavradığın bir canlı üzerinden bir resme ve ya bir şiire gidebiliyor yol dediğimiz. İki alanda birbirini besliyor. Bazen bir şiirden yola çıkarak bir resme başlıyorum. Bazen bir resimden yola çıkarak bir şiire başlıyorum. Resim yapmak için akla gelen görüntüler şiir yazarken çok işe yarıyor. Benim için birbirinden ayrılmaz ikili oluyor şiir ve resim sanatı.

Ayfer Karakaş: Kitap 2 bölümden oluşuyor. “ boşluklardan ömer hayyama” ve “ boşluklara çalarız”. “boşluk” imgesi üzerinde durmak istiyorum. Biliriz ki hayatın boşluklara tahammülü yoktur. Peki şiirin, boşluklarını doldurmada üstlendiği rol nedir, birbirinizden rol çalıyor musunuz?

Anıl Fırat Tosun: Şiir bir yaşam tarzıdır. Şairin anlatmak istediği şeyler hayatın boşluklarına benzer. Hüzünlü bir boşluğu ancak hüzünlü bir dize doldurabilir. Ben şiirin aslında hayatın boşluklarını doldurmada payının büyük olduğuna inanıyorum. Ama bu boşlukların devamlı çoğalması şiirin devamının gelmesin de büyük avantaj. Boşlukların hayatın içinde devamlı var olacağına inanıyorum. Hayatta rahatsız edici boşluklar bireyi devamlı yola çıkarır. Bu yol bireyin şiir anlayışına kalmış bir şey.

Ayfer Karakaş: 1. bölüm “boşluklardan ömer hayyama” . Şiirinin ne tür olarak ne de tema olarak Ömer Hayyam ile bir bağını kuramadım. Neden Hayyam?

Anıl Fırat Tosun: Ömer Hayyam rubaileri döneminden bugüne kadar bilinir. Yazdığı rubailer günümüz coğrafyasında halen geçerlidir. Aslında Hayyam çoğu şey de son noktayı söylemiştir. Biz yani günümüz insanı boşluklarla uğraşıyoruz. Aslında bu boşluklardan yola çıktığımızda en son Hayyam’ın rubailerinde anlatmak istediğine varacağımızı düşünüyorum. O yüzden gül, tanrı, boşluk kelimeleri şiirime misafirdir.

“Nedir; dedim bu yaşamak?

Bir düş, dedi; birkaç görüntü.”

Ayfer Karakaş: “derviş” şiirinde “bende dikenli bir bahçıvan efkarı var” diyorsun. Sıkılmışlığımız evet, ötekileştirilmişliğimiz evet, kaygılarımız ve belirsizliklerimiz evet..! Ya “dikenli bahçıvan efkarı” nasıldır?

Anıl Fırat Tosun: Dikenli bahçıvan efkarı; bir bahçıvan bahçede dikenleri temizlemeye çalışır işi gereği. Bu dikenleri temizledikten sonra bahçıvan kendine bakınca aslında kendinde de vardır dikenler. Bu şu demek bir insan gülse dikenleri de olacaktır elbet. Ama bir bahçıvandan bütün dikenleri temizlemesini istemek kolaydır. Kendinde de olan dikenleri temizlemesini istemek bahçıvanı efkarlandırır. Bu çelişki şiiri efkarlandırır.

Ayfer Karakaş: “bıçak yarasına benziyor çocukluğun” şiirinde “ bir kelime ile değişebilirsin güneşi/ hoyrat ve delikanlıysa bu çağ” diyorsun . Çağ hoyrat, çağ müphem, çağ zalim… Ya “delikanlı” değilse çağ? Şiiri bir de böyle yazmak düşünülse, şiirin payına neler düşerdi?

Anıl Fırat Tosun: Şiir öyle yazılsaydı. Şiir bana ait olmazdı. Bu çağın zalim olduğunda hemfikiriz bu çağı anlamak için edebiyatın önemi büyüktür. Şiir bu çağ için ise bir fırsat.

 

FacebookTwitter
FacebookTwitter