Şairin Paradoksu; Şiir / Işıl Ezgi Çelik

FacebookTwitter

20’li yaşlarının nerdeyse tamamını hırsızlık ve adam yaralamadan hapiste geçirmiş bir arkadaşım var. Adı Özgür. Babası emekli polis. Annesi insanları kardeşlik dinine çağıran bir deli. Özgür hapiste geçirdiği ilk aylarda hatim indirmeyi öğrenmiş; sabahlara kadar içli içli Kuran okumuş. Hapishanenin kütüphanesinde Kuran’ın Türkçe mealini bulmuş, bir solukta okumuş ve bırakmış Kuran okumayı. Kütüphanede eline ne geçerse okumaya başlamış. Okudukça önün- de yeni bir dünya açılıyor, bildiğini sandığı dünyanın sonu geliyormuş. Özgür okudukça şiir yazmaya başlamış, hırsız olarak girdiği hapishaneden şair olarak çıkmış. Babası emekli polis memuru, annesi kardeşlik delisi, hükümlü eski hırsız, yeni şair, Özgür. Ona sanat ve mafya üstüne benimle birlikte bir yazı yazmak ister mi diye sordum. ‘Sanattan anlamam. Mafya nedir bilmiyorum. Hayatımı kurtaracağını sandığım bir dosya üstüne çalışıyorum. Eğer başaramazsam ömür boyu ağır işlerde sigortasız çalışarak sürünmeye devam edeceğim’ dedi.

2007’de Fransa’da üniversiteler eğitim reformlarını protesto etmek için dersleri boykot ediyordu. Paris’in bir banliyösünde Foucault’un kurucularından biri olduğu politik bir üniversitede felsefe okuyordum. Gün için- de protestolara katılıyor akşamüstü sanat sergilerini geziyordum. Bir gün sanatla hatta belki hayatla ilişkimi değiştirecek tuhaf bir sergiye denk geldim. Genç bir adam, Jeannot, tacizci babasının intiharından sonra, Cezayir Savaşı’na paraşütçü olarak katılmış, savaş ruh sağlığını bozunca evine dönüp annesi ve kız kardeşiyle birlikte, hayatlarının sonuna kadar dünyaya kapılarını kapattıkları, aile evine kapanmış. Jeannot yıllar sonra ölen annesini iki katlı evlerinin iç merdiven altına gömmüş. Birkaç ay sonra da, besin yetersizliğinden, 33 yaşında ölmüş. Bir psikiyatrist kız kardeşin de ölümünden sonra Jean not’un evlerinin ahşap zeminine bir çiviyle 15 metrekare ve 80 satırlık bir metin kazıdığını keşfetmiş. Paris’in ışıklı işlek sokaklarında ticari bir galeride parlak spot ışıkları altında karşılaştığım sergi Jeannot’un savaş ve din eleştirisi ve paranoya arasında gidip gelen düşüncelerini kazıdığı bu ahşap plakaların duvar boyu basılıp çerçevelenmiş fotoğraflarından oluşuyordu. Sergi beni ele geçirdi ve uzun süre rahatsız etti. Aklımı meşgul eden Jeannot’un hayat hikayesi ya da onun tuhaf düşüncelerinin vücut bulduğu plakaların ezici varlığı değil, onların sergilendiği yer ve biçimle oluşturdukları tezattı. Kaçmış ve saklanmış bir insanın bedenini sürükleyerek geri getirmiş ve sergilemek için bilet satmıştılar. Haftalarca arkadaşlarıma sanat pazarı üstüne karanlık ve karşılıksız mektuplar yazdım. Bazı arkadaşlarım benden tuhaf bir mektup aldıklarını hatırlıyor ama yazdıklarıma anlam verememişler ya da unutmuşlar. Yıllar sonra Jeannot’un Plakaları’nın Art Brut (Ham Sanat) adıyla bilinen bir sanatsal yaratım biçiminin bir örneği kabul edildiğini öğrendim. Ham Sanat, genelde sanat dünyasının dışında bırakılmış ve hatta sosyal yaşamın sınırlarına itilmiş ötekilerin kendi kendilerine göz- den uzak ürettikleri sanatsal eserleri ifade ediyor. Bu eserler yaratıcısının ötekiliği dolayısıyla genelde sıra dışı konuları alışılmadık perspektifler ve tamamen özgün yöntemler aracılığıyla ifade eder. Bu tür yaratımlarla ilk karşılaşmamdan itibaren, eserlerin çarpıcı varlığı ile sergilenme biçimleri arasındaki uyumsuzluk beni rahatsız ettiği için zamanla bu tür yaratımlara ve bunların sunumlarına daha çok ilgi duymaya başladım ve bu yaratımların Outsider Art (ötekilerin sanatı) adlı niş bir sanat piyasası olduğunu, ancak bu piyasanın operasyonel mantı- kının da olağan sanat piyasasınınkinden pek farklı olmadığını öğrendim. Yani pazarın önde gelen aktörlerinin neyin neden nasıl ve ne kadar değerli olduğu üzerine aralıksız atıp tuttuğu, şeylerin alınıp satıldığı, el değiştirdiği görece daha küçük bir pazar.

Bu tür yaratımların en bilinen isimlerinden olan ve 40 yıl boyunca Kalifornia’da küçük bir odada kimsesiz yaşayan yarım akıllı hastane temizlikçisi Henry Darger geriye binlerce sayfalık bir fantastik roman ve yüzlerce devasa çizim bıraktı. Darger’ın yalnızca sanat dünyası değil dünyayla ilişkisi sınırlı olduğu için eserleri hem içerik hem teknik olarak özgün ve sarsıcı. Darger’ın ölümünden sonra tek odalı evinde eserlerini bulan ev sahibi onları açık arttırmayla yüzbinlerce dolara sattı. Bugün Darger’ın yaşamı ve sanatı üzerine birkaç yüz hatta birkaç bin dolarlık kitaplar bulmak mümkün. Ham Sanat eserleri gibi bunlar üzerine yazılan kitaplar ve makalelerin de çoğunluğu, bu eserlerin pazarla ilişkisini eleştirenler bile, ücretli, satılır yani akademide bile bunlara atıfta bulunmak para ister. Ne yapalım, pazar baskısı!

Son dönemde, gelişen dijital teknolojiler daha demokratik bir sanatsal üretimin, heterojen bir sanat beğeni- sinin ve yeni bir dünyanın yolunu açı- yor. Kırmızı halı üstünde boy gösteren yıldızlarıyla, iyi satılmış, iyi tutmuş projelerin küresel markaların sponsorluğunda milyon dolarlar ettiği, çoğunluğun sigortasız çalışıp sürünürken parçası olabilmek için ömrü yettiği kadar tırmaladığı eski dünya- nın bir benzeri yeni dünya. Paranın ve prestijin konuştuğu, parlak ışıklar altında içindeki insanlar dahil hadi her şeyin demeyelim çok şeyin satılık olduğu, kendine yer edinmenin be- delinin bir şekilde kendini satmaktan geçtiği, vardan yok yoktan var eden bir eğlence endüstrisi artık sanat.

Ham sanat ve dijital sanat, her ikisi de genel geçer sanat gibi bu endüstri içinde insanlara neyi beğenip neyi beğenmeyeceklerini satan sanat mafya- sının elinde. Sanat mafyasının orijinal Sicilya mafyasından ya da Japon ve Rus mafyası gibi türevlerinden daha çok leşi var üstelik. Fiziksel intihara sürüklediği sanatçılardan öte, mesleki intihara sürüklediği yani sanattan vazgeçirdiği sanatçılar ya da sana- tın insana anlamlı bir dünya verme yetisini pazar mantığı ile gölgeleyip yalnız ve umutsuz öldürdüğü izleyicilerle birlikte. Darger ve Jeannot gibi Özgür’ün de esiri olduğu bu mafya düzeninde bir şiir dosyası bir şairin hayatını nasıl kurtarır? Kurtaramaz. Bir şiir dosyası yeni bir dünya yaratır, insanın önünde başka bir dünya açar, ama bir şairin hayatını kurtaramaz. Bugün sanatçı yani şair yaratmak için yaşamak, yaşamak içinse ölmek zorunda.

FacebookTwitter
FacebookTwitter