Lokman Kurucu

SIRAT KÖPRÜSÜNÜN ALTINDA – NALAN ÇELİK

Güncelliğini yitirmemiş bir soru; ‘Kimin kimsesisin, kimlerdensin?” Sizi tanımak için sorulmamıştır, babanız, büyükbabanızdır sorulan. Soruda kadın cinsiyetinin esamesi yoktur. ‘A, bildim Kel Ömer’in torunusun’ yanıtıyla, kendini tanıtma çabasına hızlıca girilir. Dedenizle askerliği nerde yaptıklarının bitmeyen hikâyesi başlar. Bir de ‘kim’ olma hali vardır. Kim’ler ki, ötekileştirmek için geçmişten bugüne var olan sistemlerin bal tutanları, hırsız…

İncele...

SANATIN KÖR NOKTASINDA KALMAK – AHMET İLHAN

  Konumuz sanatta yok say(ıl)ma olduğunda, bunun üzerine düşünmeler gerçekleştirirken karşılaşacağımız temel soru “Değer sorunu” dur. Değer sorunu ile sanatın/sanatçının verili durumu arasındaki, teorik ve pratik hoşnutsuzluk arasındaki bağlantıyı kurmak için de başka bir belirleyici soruyla karşılaşırız: “Sanatsal değer nedir?” Bir sanat eserini yargıladığımızda neyi yargılıyoruz? Doğal bir nesneyi, örneğin bir manzarayı estetik açıdan değerlendirmek,…

İncele...

BARBİ KURTULUŞ ÖRGÜTÜ- SİBER ASİYE NASIL KURTULUR? – HİCRAN ASLAN

Hangi duvara dönersek dönelim çokuluslu şirketlerin denetlediği verilerin hüküm sürdüğü o algının kapsama alanına giriyoruz. Bizim adımıza deneyimleyerek, doğruların dolambaçlı uzun yapısından uzak bir şekilde oluşturulan reçetelerin vazgeçilmez güzelliği hayallerimizi süslüyor. Bize o ideale ulaşmaya çalışmak dışında bir seçenek bırakmıyor. Görme duygusunun işitmeye oranla tahripkâr, bencil ve daha işgalci oluşunu sonuna kadar kullanıyor. Bu görsel…

İncele...

YOK SAYMANIN DAYANILMAZ HALLERİ – E. Bülent Yardımcı

  Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe sözlüğüne göre, yok saymak “olsa bile olmamış kabul etmek” olarak anlamlandırılmış; ama bu masum gibi görünen tanımlamanın çok ötesinde ve çok farklı anlamları da ele alış biçiminize göre içinde barındırmakta. Ayrıca, yok sayılanı, ötekileştirme ve giderek yok etme eylemine kadar da bir sonuç doğurabilmekte. En masum hali üzerinde şöyle düşünülebilir: Şu…

İncele...

YOK SAYMAK, YOK SAYILMAK; KİBİR VE GURUR – ALTAY ÖMER ERDOĞAN

Önce “Gökyüzünde ve yeryüzünde, varlık ve hiçliği kendinde içermeyen hiçbir şey yoktur” diye yazıyor Sartre. Heidegger’e göre varlığın kendi kendisinin imkânları olduğunu, bir nevi kendini oldurmaya karşılık geldiğini de ekliyor. Sonra da “Varlık vardı, şimdi ise başka varlıklar var: hepsi bu” diye… Dünyanın bütün ağrısı, başka varlıkların varlığı karşılama, kabul ya da reddetme, onu yüceltme…

İncele...

BAŞA SAR HAYATI BAK ELLERİNİ ÇIRPIYOR IHLAMURLAR – BİRCAN ÇELİK

Şükran Belen’e… dün gece sesine gittim bir yaram varken bin yara hangi tuza susamışlık hangi katın ölüm kapısını yalancı kahkahayla açar başa sar hayatı bak ellerini çırpıyor ıhlamurlar dün gece sesinde durdum bir üzümü kuşlar tahtı’nda bize böldün ah, nasıl da yorgun şiirkızı istanbul’a demirli -yolun sonuna geldim bircan boşa konuşma bu ses kulağımı biçen…

İncele...

Klaros Sanat ve Alevilik Sayısı Çıktı

Klaros Dergisi’nin son sayısında birbirinden değerli sanatçılar ve müzisyenlerle yapılmış söyleşilerin yanında, yazarların dosya kapsamında sıkı, teorik, bilgilendirici yazılarına da yer veriliyor. Osman Namdar, “Ortodoks İslam ve Alevilik Üstüne” başlıklı yazısı, İslam içindeki farklı mezhepler ve Alevilik arasındaki farkları ele alıyor. Heterodoks ve Ortodoksilik kavramları ile Alevilik inancı ve Aleviliğin tarihsel süreç içindeki mağduriyetini konu ediniyor. “Ben…

İncele...

Âzâde ve Armağan – İbrahim Halil Baran

buradayım. bir talan adamı olarak kaldım kendimde ahşap yalanlar yazdım: sakındım bileklerimi çivilerden hangi sofraya hizmet ettiysem: boşalmayan bardaklara döndü huyum mutlak bir tâlihsizlik gibi durdu kapım: açmadım. patladı yaralarım bir bir. ağıtçılar buldum kendime, oturup kırkımı bekledim. kudurdu lâhitten çağım. görmedim niçin çıplaktır gözlerim ve tere yazılan gecelerde mi vardır kış: bilmeden: geçtim kendimden…

İncele...

YİRMİ SEKİZİNCİ ÂYİN – MESUT AŞKIN

neleri bilmek istiyorsun -gövdem bilmediklerimle varım ancak öyle sahiyim kendimde ölüm gördüm süslü efsunlu bir tabu kolum baktım bir el gördüm sağ söz düşündüm harf yazdım kıymetli dille buluştum tuttum alın yazımı anlattım gerçeğe baktım rivayet sanıldım kuldum iltifattım kendime rab ile -sustum neleri bilmek istemiyordum orada hırka giydim üstümü örttüm toprakla öyle apaçık otuzüçyıl…

İncele...
FacebookTwitter