Romanın esas karakteri ve anlatıcı kişisi olan Bento 70’li yılların ortalarında Hopa’nın yüksek dağ köylerinden birinde doğmuştur. Asıl adı, Hemşince “Dünya” anlamına gelen Aşxar’dır. Fakat lisenin ilk yılında okula sürgün gelen Felsefe öğretmeni onun yüzünü ve düşünme tarzını Spinoza’ya benzettiği için ona Bento demeye başlar ve Aşxar öyle çok etkilenir ki öğretmeninden ve Spinoza’nın hikayesinden bu ismi hemen benimser ve yaşamının gidişatı başkalaşır…
Bento 8-10 hafta erken doğmuş bir bebekken yaşamayacağı düşünülür. Annesi doğum esnasında bir hastalığa yakalanır ve bebeğini emzirmesi tıbben yasaklanır. Annesinin sütü zehirlenmiştir ve emzirirse bebek ölecektir. Fakat hiç anne sütü emmeyen Aşxar’ın fiziksek yapısı ve ciğerleri yeterince güçlü değildir. Belki bu nedenlerle hastaneden eve getirildiği günden itibaren herkesçe çok fazla sevilmiş, gözetilmiştir.
Çelimsiz ve güçsüz bir erkek çocuk olarak zorlansa da dağ köyü sosyolojisi içinde, zekâsı, aurası ve cesaretiyle başka türden güçlere sahiptir.
Aşxar, tabiattan ve tabiatın uzantısı gibi alımladığı 2 kişiden çok erken yaşta etkilenir. Bu iki tuhaf insan babası ve Peruze adlı gizemli, pagan tavırlı ve görünümlü tuhaf bir kadındır. Kadın Aşxar’a çok özel ilgi gösterir. Dağdaki gerilla torunu Şeref’le özdeşleştirerek pek çok paylaşımıyla adeta büyülemektedir Aşxar’ı. Babası da tuhaf bir tabiat bilgesi gibidir.
Çocukluk arkadaşı Arif çok önemlidir Aşxar’ın oluşum evreninde. Onun gölgesi ya da alter egosu gibi iç içe geçmiştir hikayeleri. Bu ilişki romanda bazen erotik bir bağ gibi algılanabilir ama somut bir bahsi geçmez.
Refleksiyon olarak akan roman günümüzden geriye doğru hatırlamalarla ilerler. Bento, bir yıl öncesine kadar uzunca zaman fakat son 2 yıl boyunca intihar fikriyle boğuşmuş, Arif’in Hopa’dan kalkıp İstanbul’a gelmesi ve onunla geçirdiği 2 hafta, ayrıca bir şair ve bir ressamla olan entelektüel tensel aşk tutkusunun yanı sıra daha derinlerde Spinoza düşüncesini kavradıkça yaşama yeniden bağlanmıştır. Spinoza’yı çok erken yaşlarda merak etmiş ve biliyor olsa da onu asıl Spinozist yapan kızı Mona’nın varlığı olmuştur.
Bento, 90’lı yıllarda komünist örgütlü mücadelede yer almış, daha sonra Marksist entelektüele yönelmiştir. Bento çok okuyan, kitapla, sanatla, edebiyat ve felsefeye tutkuyla gömülmüş tuhaf bir hayat yaşamıştır. Yalnızlık, anlaşılmama, gündelik hayatta başarılı olamama gibi illetlerle boğuşmuştur. 20 yıldan fazla süren bir ilişki olan tutkuyla âşık olduğu kadın, yani Mona’nın annesi Berrak onu terk eder. Ve bu kayıp ondaki pek çok marazi şeyi kışkırtır ve ciddi ciddi intihar planları yapar. Beceremez bir türlü!
En az 2 yıl bu fikirle yaşar. Bu konuda araştırmalar ve hazırlıklar da yapar fakat hayatına giren bir kadın ve daha da çok kızı Mona ona, yaşama Spinozist bir bağlanma iştahı, kuvveti ve hüneri bağışlar neredeyse.
İntihar üzerinde tartışır, estetize etmeden ya da tam tersi olarak küçümsemeden anlamaya çalışır. Sınıfsal, politik, nörolojik ve varoluşsal boyutlarını anlamaya çalışır okumalar ve tartışmalarla.
Bento ortalama “sol”la ve burjuva entelektüel evrenle uyumlanamaz. Hep, ne olduğunu bilmediği başka bir şeyin yokluğunu duyumsayarak yaşar. Belki bu, annesinin onu hastanede terk edip köye dönmesiyle oluşmuştur. Zaten Bento roman boyunca kendi oluşumunun tuhaflığında evrensel bir boyut aramaktadır. Bu roman boyunca çeşitli bağlamlarda hissedilir.
Bento’nun oluşumunda tabiat, birkaç nadir insan, politik mücadele, aşk, felsefe ve diğer sanatlar, kitaplar, resimler, müzik ve filmler elbirliği yapmış gibidir.
Günümüzden 1 yıl öncesini anlatarak geriye doğru hatırlamalarla işleyen romanın bir yerinde anlatıcı kişi Arif olur. Onun evrenindeki Bento’yu da dinlemek Bento karakterini epeyce derinleştirir.
Romanın sonunda senin de tuhaf bulacağın bir şey olur. Arif 15 gün Bento ile ilgilendikten sonra Hopa’ya geri döneceği gün, Bento’yla tutkulu bir ilişkisi olan ressam Anna’dan öğrenir okuyucuyla beraber. Aslında yaşama yeniden bağlanmasının ardında, roman boyunca sözü edilen şeylerden çok daha katmanlı bir şey olmuştur. “Spinoza Şürekası” adlı bir örgüt Bento’yu yazdığı metinlerden fark etmiş ve onunla gizli bir ilişki kurmuş ve ondan kendileriyle ilgili bir metin yazmasını istemişlerdir. Bento doğal olarak bu ilgiye kayıtsız kalmamıştır. Bu onun yaşama sevincini yükseltmiştir.
Ve, Arif bunu Anna’dan öğrendiğinde, Bento’nun yaşamını kuvvetle etkilemiş olan pagan dişil figür Peruze ile Spinoza Şürekası arasında arketipik bağı görür. Ve Bento’nun Peruze’ye olan sevgisi ve hayranlığını Spinoza Şürekası’na yansıttığını düşünür.
Roman yüzeyde intihar fikri etrafında şekillenmiş görünse de alt katmanlarda toplumsal cinsiyet rolleri, aşk, cinsellik, dostluk, tabiat, sanat, felsefe ve politik mücadeleye sınıfsal ve estetik açılardan olduğu kadar ontolojik bir tartışma yürütmektedir. Fakat Bento’nun hikâyesiyle görürüz ki, eski bir Bolşevik militanın pek çok nedenle intiharın pençesine düşse de, çocukluğundan aldığı bazı etkilerle buluşan Spinozist düşünüş ve idealize ettiği illegalite formu olan Spinoza Şürekâsı’yla birlikte yeniden şehvet duyabiliriz yaşamaya demektedir roman alttan alta.
Bir yaşam savunusu, övgüsü ve estetiğidir izini sürdüğüm…
ÖTEKİ YAYINLARI – 2024