Hüseyin Kalyan’ın Çiçek Açan Tanrımla adlı kitabı üzerine…
Ayfer Karakaş
A.K; Gün Ortasına Doğru şiirinizde Shelley, Blake’in yanında Kaygusuz Abdal ismi de geçiyor. Bu bana, kitap boyunca da kendini hissettiren, hem Batı hem Doğu şiirinden etkilendiğinizi düşündürdü. Sizce tespitim ne kadar doğru ya da yanlış?
H.K; Bu şiir, şiirle yürüyen/işleyen bir ruhun poetik serüvenidir de. Ve tespitleriniz çok yerinde.
Doğu şiiri, Batı şiiri, Kuzey şiiri, Güney şiiri… Haydar Ergülen bir seferinde bana: “Ben tüm şairlerin tek bir ruhun cüzleri olduğuna inanıyorum,” demişti. Bu doğrudur belki de…
Şair, diğer şairlerle beraberdir; eğer şairse!
Bir şair beni ya da ben bir şairi çağırdığımda o şairin nereden geleceği ya da benim nereye gideceğim hakkında hiçbir kısıtlama yoktur.
.
A.K.; Ağlayan Bir Tanrı Hayal Ediyorum şiirinizde, insan için “Lüzumsuzken de düşünen o hayvan “ diyorsunuz. Ben de size sormak istiyorum, bu dizeyi referans alarak, nedir ki insan?
.
.
H.K; Sonlu olanın sonsuz olana iştiyâkıdır, demek ve konuyu noktalamak geldi içimden ilkin. Fakat devam edelim. İnsan, insan olmayanda olmayanlar toplamıdır, şeklinde açık bir tanım getirelim önce.
.
Lüzumsuzken de düşünmek, insan dediğimiz varlığın anlam çekirdeğinde yer alan hasletlerden biriymiş gibi geliyor bana.
.
Burada elbette lüksün insanın temel ihtiyaçlarından biri olup olmadığı tartışılabilir. Bütün dağların ardında, bütün yıldızların ardında, bütün atom altı nesnelerinin, bütün kâinatların ardında ne var, neler var acaba?’ diye düşünmeden de hayvan yanımla ilgili tüm ihtiyaçlarımı giderebiliyorum ben! İnsan için bir öz tanımlama çabası var bu şiirde. Bir bakma denemesi, diyelim insana…
.
Heidegger de Bir Şeydir, başlıklı şiirimde bir kutup ayısının da insan gibi (gerekmediği halde) düşünebileceğini ima etsem de, bu husustan emin değilim. Şimdilik bu özelliğin insanı biricikleştiren özelliklerden olduğunu söylemek çok yanlış olmaz belki!
.
Daha iyi, daha güzel, daha doğru olan nedir? Peki en iyi, en doğru, en güzel olan nedir? İşte bu soruları başına dert eden, bu hususta sınır tanımayan, kabıma sığmayan varlık insandır! O, Tanrılığı arzulayandır! Tiratlar adlı kitabımdan bir beyitle bitireyim:
.
Sanman ki insanların sağlık bulmak kaygusu/ İnsanın saklı derdi tanrı olmak arzusu
.
Belki başka bazı varlıkların da!
.
A.K; Janjan şiiri örneğinde görüldüğü üzere farklı bir biçim denemiş ve noktayı da, kitabın tamamında olduğu üzere, bir imge olarak kullanmışsınız. Noktaya biçtiğiniz değere biraz değinebilir misiniz?
.
H.K; Varlığın bir parçası olarak boşluğun, nesnelerden daha az “orada olan” olmadığına bir delil olsun için belki! Belki bize “Bir noktadan hâsıl oldum arındım” diye seslenen ozanın (Genç Abdal) kastına eşlik olsun için!
.
Kazanchakis’in Zorba adlı romanında “Komşumuz ihtiyar bir Türk olan Hüseyin Ağa…” diye başlayan bölüm şu ifadeyle sonlanıyor: Dinle oğlum, Tanrı’yı yedi kat gökler ve yedi kat yerler almaz; ama insanın kalbi alır, onun için aklını başına topla Aleksi, hiçbir zaman insan yüreğini yaralama.”
.
Belki bu bir Nokta-i Süveyda’dır!
.
Bazen şiir okumayı bilmeyen, şiiri yanlış hızda okuyanların çoğunlukta olduğu bir toplumda, okuyucuyu bir nebze de olsa yavaşlatabilmek için!
.
Bazen, okuyucuya dilediği veya ona fazla geldiği yerde şiirden ayrılabileceğini hatırlatmak için!
.
Bazen de, (düzyazıda) iki ya da dört noktayla paragrafın, üç ya da beş noktayla metnin bittiğini hatırlatmak içindir…
.
A.K; Fettan şiirinizde peygamberin, devletin, filozofun vaad ettiği şeyler var. İnsanın yapmak ve yapmamak ile hükümlendiği bir hayat doğru bir hayat mıdır?
.
H.K; Şairim, başım yalnız hürriyetle mukayyet, diyen bir şairim. Benim bir insan olarak yaşamakla ilgili şiârım budur. Yalnızca içinden başının geçtiği tasmayı parlatmakla mübâhî sefil ruhlar gürûhundan bir ruh olarak yaşıyor olmaktansa yaşamıyor olmak kanımca yeğdir!
.
Ben nefsimi tüm nefislerle müsâvî görür, ‘dengin gönüllü’ olmayı kıymetli bilir, bu ruhla dile gelirim.Başkalarının (bu başkaları her kim olursa olsun) bana belletmeye yeltendiği hükümler şahsî terazimde tartıya girmeden kıymet bulamazlar.
.
Yani ki aklım ve kalbim bir hükmü değerli bulmadıkça o hüküm hangi kaynaktan gelirse gelsin benim nazarımda hükümsüzdür!
.
Fettan şiirimde yapmak istediğim vurgu ise büyük iddialarla ortaya çıkmış kurtuluş reçeteleri olmasına rağmen bu reçetelerden hiçbirinin bunu şahsım için tam olarak sağlayamadığı ve her birinin türlü boşluklara, karanlık alanlara sahip olduğu sezgisidir. Hassas ve derin düşünen birinin umutsuzluğa ne kadar da kolayca düşebileceğini anlatmaya çalıştım.
.
Umutsuzluk burada gerçek anlamıyla insan ve saadet arasında bir ‘ara açıcı’, ara bozucu’ unsurdur ve mecaz anlamıyla ise bu işi kolaylıkla yapabilecek derecede ‘gönül çelen’, ayartıcı, işveli bir karaktere/yapıya sahiptir.
.
Fettandır!
.
A.K; Şiirlerinizde tasavvuftan da beslenen derin felsefi sorgulamalar sezdim. “Kayran” şiiri de onlardan biri. Zeytin ağacından insana varan nasıl bir yolculuk bu?
.
H.K; Burada aslında ahlâk, niyet ve değer konusunu işlemek istedim. Bir eylemi seçiyorsak (yahut seçtiğimizi düşünüyorsak) bu eylemin iyiliğinden yahut kötülüğünden bahsedebiliriz.
.
Zeytin ağacının birçok canlıya iyi gelen eylemleri, halleri olmasına rağmen eğer o bu eylemleri tercihen yapmıyorsa (ki bunu varsayıyoruz) bu eylemler/durumlar onu iyi ya da kötü bir varlık yapmaz. Başka türlü davranması mümkün olduğu halde böyle (birçok canlı için birçok fayda üretecek biçimde) davranıyor olsaydı ancak o zaman onun eylemleri iyiliğin yahut kötülüğün, yani ahlâkın konusu olabilirdi. Onca özgeci eylemine rağmen zeytin ağacı yalnızca zeytin ağacıdır. -Benzer bir durum için- patates de patates!
.
Buraya kadar işin felsefi tarafını demeye çalıştım. Tasavvufi vurguya gelirsek şunları söylemem uygun düşer: Bana kimdir derviş, diye sorulacak olsa, derviş, şuurlu bir zeytin ağacıdır derdim! Zeytin ağacını tüm yapıp etmelerini Hakk/Yaradan aşkıyla yapan, fenâ makamında bir derviş olarak temsile taşır ve şiiri yeniden okursak ne dediğim ziyadesiyle açık olacaktır.
.
A.K; Son olarak şiire dair birkaç sözünüz vardır, neler söylersiniz?
.
H.K; Şair, felsefeye teslim olmaz; bilakis ona ilham verir.
.
Şair ne yalnızken şikâyetçi ne de şikâyetçiyken yalnız olandır.
.
Şairin başı yalnızca hürriyetle mukayyettir.
.
Şairin işi emîn olmaktır, ispatsa bilimin vazifesi.
.
Şair, şaşmış bir halk önünde şaşkın, düşmüş bir halk önünde düşkün ve bitmiş bir halk önünde bitkin olmak lüksüne sahip olamayandır.
.
Şair, tüm çağlardan duyan bir öğrenci ve tüm çağlara seslenen bir öğretmendir.
.
Şair, fizik ve metafizik arasına kurulmuş o salıncakta oturur; hiç durmayan o salıncakta!
.
Şair, idogü (iyilik, doğruluk, güzellik) felsefesi gereği iyiliği, güzelliği ve doğruluğu daima bir sonraki aşamaya taşımak arzusu ile dopdolu olandır.
.
Not: Yalnızca iyi şairler, zamanla iyi şair olurlar.
.