“Şeytan” tam bir “mesele”dir. Korku ve zaafların açıklanıp örtülmesinde, insanın, bir takım kötülüklerine tuttuğu bir “aynalı kalkan”… Onunla hayatın “Korkunç Medusa”sına taş kesilmeden yaklaşabileceği bir kalkan… Kiminde insanın, içindeki sonsuz kötülüğe bulduğu “bahane”! Farklı dinsel anlatılardan, Dante’ye, Goethe’ye, Milton’a, Golding’e, Bataille’a, şeytan-insan, şeytan-çocuk ve ‘kötülük’ bahisleri konusunda hayli ‘bereketli’ ve ürkütücü bir ‘topos’! Lokman Kurucu’nun ‘665 Çocuk ve Şeytan’ı da şeytan denilen ‘topos’a, aşağı yukarı bu noktalardan yaklaşır; cüretkâr ve ‘külhan’ bir edayla. Şairin işi tehlikeli olsa da diğerlerine göre daha avantajlıdır, şiirin toprakları o ‘topos’a da uzanmaktadır zira! Kurucu, eski metinler, mitolojik efsaneler ile modern yazar ve düşünürlere uzanan metinler arası göndermelere başvurarak, yer yer anlatımcı (narrative) özellikler taşıyan yer yer de ‘heroic’ bir edayla hareketli dizelere dökülen şiirler söylüyor kitapta. Orada insanın yanı başında, karşısında, içinde, dışında her bir yerindedir ‘şeytan’…”