Bana küçük parçalar halinde
Lokma lokma, yudum yudum ver
Bir lokma ekmek, bir yudum su…
Sen biraz bu işi fazlamı mesela, şiraze diye bir şey kalmadı bile
Derdi de öyle, acıyı da, dermansızlığı bile
Bir çıban, bir ağrı, şifa bulacak bir yara mesela
Ya da ihtiyar babamın terk-i diyarı
Ağlayayım kabulleneyim bu kör hayatı…
Bana bak,
Ben âlemi külliyen idrak edemem
Ben bu hayatı hiç ama hiç, hepten de değil
Bana parça parça böl, ben hazmedemem
İki koca gözüm var zira zalim
Anca bir ufak rakıya yeter
Bu beyaz ve gri ve ne bileyim bu beynim
Dur biraz, bizim işimiz her daim perakendededir
Küfrümü muhafaza ediyorum, gayri nizamiliğinin şehadetinde
Bana küçük parçalar halinde
Lokma lokma, yudum yudum ver
Tek solukta niçin bin çocuğu parçalıyorsun?
Tek saniye de bu kadar acı?
Tek bir yanıtı var bunun ve sen biliyorsun, sen başkasın.
Biz başkayız ve işimiz biraz perakendedir.
Mahsustur, bazen maksatsız ama şirazelidir.
Delikli demir çıktı, mertlik bozuldu derler,
Bizim mertliğimiz bile mikro anlamda, insanidir ulan, bir dengelidir
Seçeriz üç beş kifayetsizi, dikeriz başımıza, zaman be zaman
Alayının da ceddi şaibelidir
Yiyin efendiler, yiyin sıçmayın asla!
Akıntınız, kokuntunuz yok mudur? Haşa!
Def-i hacetiniz kıble hanemizdir.
Esasında dilinizi ifa ediyorum.
Yeni şiir bu pis ilişkinin son raddesidir
Ya rab senin yazdığın son şiir yeşil bir yapraktı
Ve o şiir dediğimizin son raddesiydi
Geçememiş zamanın miyadı doldu o gün
An üzerine şiir bile söylenemiyor
Misal her sibel bir gün teyze olacak
Mesela mecburdur bursanın ufak tefek taşları
Maalesef bu sebep hiçbir kurda beyit düzülmez
Yaralıdır Farabimiz meyhanede sızıp
Sırtı ağrıyor belki ocaktan uzak
Bu nasıl bir balkan kışı?
Düşmanın kirli dizinde kindar kıvranır gırtlak
İşte o kanlı hırıltı o kar taneleri
Böyle muntazam savrulunur mu ulan böyle semada?
Tak!
Diye bitecek her şey, o kadar fena…