Çağrı Topsöken şiirinde tözü aramak -Ayfer Karakaş Çağrı Topsöken Söyleşisi

FacebookTwitter

 

Ayfer Karakaş: “Dirilişin” şiiri “yükselenin gölgesinde/ dünyanın her yerindeyiz” ile başlıyor. Nietzsche “Siz yükselmek istediğiniz zaman yukarıya bakarsınız bense aşağıya bakarım. Çünkü yükseldim yükselebildiğim kadar.” der. Bu sözden hareketle baktığın yer neresi ve neler görüyorsun? Ve demek “ karanlığa o kadar sarışınız”?

Çağrı Topsöken: bütün toplumlar, hatta insanlık birbiri üzerinde yükseltiler oluşturarak tatmin olurlar. hiç kimse eşit olduğunu düşünmez ve bunu istemez/savunmaz. narsisistik bozukluk, megalomani, aşağılık kompleksi çağımızın en büyük hastalıklarından. özellikle şairler bu bozukluklardan nasibini almış durumdalar. isa ataklarındaki söyleyiş biçimi, tüm bunları gözardı ederek, peygamberden daha peygamber gibi davranıyor. bu yüzden yükseltisinin sınırı yok. karanlığa sarışın olmak da herkesin insan olduğu yerde insanüstü hareket ederek çağımızın bu hastalıklarına ışık yakmaktır. işin aslı baktığım yer, yer bile değil.

Ayfer Karakaş: “Elmadaki Yanılgı” şiirin, yasak meyve sebebiyle cennetten kovularak dünyaya bırakılan Adem ve Havva atfıyla başlıyor. Karanlığa bir güzelleme yapmak, cehenneme bir çiçek ekmek, olmamışlığa alkış sunmak istersen neler söylersin?

Çağrı Topsöken: yaratılış gerçekten çok tuhaf. hem dini, hem bilimsel açıdan olan biten her şey anlamsızlığın da bir anlamı olduğuna varıyor. ben bu adem ve elma meselesini günümüzün aşk ilişkileriyle ilişkilendirmek istedim. “bir elmanın yarısı sen, diğer yarısı adem’in çene yapısı” nereye el atsak orada yaratılışın şımarıklığıyla karşılaşıyoruz. öyle ki bu kadim metinler ya da bu kadim metinlerin dili hep iyilikten bahsediyor. korkunç olanla ilgili çok veri yok. ters ilişki oluşmadığı müddetçe orada anlam bulunmaz. karşıtlık, terslik etkileşimle yeni bir anlamı sırtlar. kitapta bir isa olduğu kesin. fakat bu isa ben miyim? hakikaten isa mı? bu da tahayyül edilmeli değil mi?

Ayfer Karakaş: ‘’Adem ile Havva atfı, Nuh atfı, İsa atfı ile hayatla bir derdin olduğu anlaşılıyor. Şairin derdi bir yana insanın insan olmakla derdi nedir, bütün ontolojik saptamalar da bir yana olmak kaydıyla? Ve pekala Çağrı Topsöken’in derdi nedir? Çağrın neyedir reddettiklerinin gölgesinde?

Çağrı Topsöken: yukarıda da söyledim. hayat, anlamsızlıktan anlam çıkarmak üzerine bir mekanizmadan ibaret. benim herhangi bir anlamsızlıkla derdim olamaz. yaşamakla aramı açalı çok oldu. kendi hakikatlerimi oluşturdum, kolonimde kendime yalan vaatler ederek avundum. hal böyleyken insanlara tek çağrım, rahat olmaları. gerçekten her şeyi akışına bıraktığımızda kendimizi daha huzurlu hissediyoruz. başa dönecek olursak, herkes kendinin ademidir.

Ayfer Karakaş: “halbuki avım/ bütün vahşiliğimle seviyorum onu” diyorsun… insan şu kapital dünyada biraz av biraz avcı belki de… meta düşkünlüğü, nesne fetişizmi insanın birey olarak da metaya dönüşmesine neden oluyor. Peki şiirin kapitalizmi haricinde kapitalizmin şiirinin neresindesin? İnsan sudan ucuz, ya şiir ; o da ucuz mudur?

Çağrı Topsöken: hepimiz kapitalizm kemirgenliğinin ortasında yaşıyoruz. kapital dünyanın bize sağladığı konfor, sömürü düzenini görmezden gelmemizi sağlıyor. “halbuki avım” yani bunun bilincindeyim ama bütün bu vahşi oluşumla da avcımı seviyorum. şiirde de bilinçliyim. kapital düzenin ensesinde olmak elbette istiyorum fakat bu yaşadığımız koşullar gereği mümkün değil. acımasızca olacak ama bunu söylemekten başka çarem yok. şu an görmediğimiz sosyalizme özlem duymak, görmeden sevilen resulullah; gökten inecek isa, cennette bizi ırmak kenarlarında bekleyen hurilerden, nurilerden farksız itikate dönüştü. maalesef diyorum. isa’nın ardından marx inerse bir de hiç şaşırmam.

Ayfer Karakaş: “Kurtar Çağrısı” şiirinde Küçük Yakup Alfay’ın oğlu; Taday, Yahuda’nın kendisi ve Yakup’un kardeşi ve Taday, Pers ülkesinde Simon ile öldürülen kişidir. Yani azizlerin ölümü, insanın da ölümü müdür? Ve ölüme bu çağrı neden? Ve hangi aziz seni bu şiirin başlangıcına koyandır? Töz hangisi, merakımdır?

Çağrı Topsöken: öncelikle kitaptaki hıristiyanlık çerçeveden başka şey değil. teolojik bir kitap olmadığını defalarca dile getirdim. burada insanın insanla duygusal ilişkisine eğilmek söz konusu. “herkesin vardır bir yahudası içinde” dizesinden hareketle duygusal bütünlemelerin içeriğine sokulduğumuzda bir sürü yahudayla karşılaşırız. inkar, akşam yemeği ve öpücük. aşk ilişkisinde bunlar yok mudur? vardır. önce inkarla başlayan temel, sonra akşam yemeğine evrilir; gün sonu sevişmeye döner. bu istatistiğin ezici çoğunluğu ise ihanetle bitiyor. çok basit. isa gibi bir figür bile bu ihanetten pay almışken bizim alacak olmamız da mutlakla birleşiyor. bana bu temayı kullandıran, şiir diline eğdiren psikotik yahuda ve çelimsiz isadan başkası değil. ama söyleyiş biçimi hep gökten geliyor. çünkü aşkta herkes tanrıdır.

Ayfer Karakaş: Yine Nietzsche’nin bir sözü üzerinde durmak istiyorum, şiirinle paralel olarak. “İntihar düşüncesi ne muazzam bir tesellidir. Onun sayesinde insan birçok karanlık geceden sağ çıkmıştır.” diyor. Ve sen “I. Kurtaramam Çağrımı” şiirinde “yaşamak en başından beri intihar girişimidir” diye yazmışsın. Yaşamak, bir bakıma ölüme de yaklaşmaktır evet bile biledir. Karanlık geceden sağ çıkaran biraz da hayatta kalma itkisi midir? Ne dersin?

Çağrı Topsöken: bence yaşamak meselesi yalnızca ön hazırlıktır. mutlak olan bilincin olmadığı kör karanlık ve boşluktur. sonsuz boşlukta sonsuz düşler. sonsuz hareketsizlik. bir de bu zorunluluk. kimseye yaşamak istiyor musun diye sorulmadı, reddedecek birçok kişi olacağını düşünüyorum.

Ayfer Karakaş: Kitabı “III. Kurtarılamadı” diyerek bitirmişsin ve şiirini …? ifadesiyle okurun tahayyülüne terk etmişsin. Kurtarmak mümkün değil miydi?

Çağrı Topsöken: evet, o tam da tahayyül meselesi. “kurtarılamadı?” diye bitiyor. soru işareti okura bir soru aslında. kurtarılabilseydi eğer isa atakları diye bir kitap olmazdı.

FacebookTwitter
FacebookTwitter