İNCELDİĞİ YER – KIVANÇ NALÇA

Hiç kendi şiirinden korkar mı adam? Şimdi bu şiir bensiz büyür ya Budamak gerek her bir dalını Bak doktor beynimi küçültme benim Sus doktor inceldiği yerden kopsun kıyamet Hem bu hastaneniz ne Amerikan Tavanınızın hem de orta yerinde Düzüşen cinler gördüm kartonpiyerde Üç gün üç hece Hepsi siyah kalemdi bazısı gri Gösterdim oğluma gülmedi bile…

İncele...

TEBESSÜMÜN TESELLİSİ – FERHAT NİTİN

otlakların önünde sıvışan büyüleyici sığ bir gölde susar zaman. Hayatımızın en yüksek tepesine koyduğumuz yalın bir söylentidir zaman. Kafatasının çatlağında hayatı trajediden üstün gören insanlarla düzen ve özgürlüğün karmaşasında bulanıklaşan öfkeler patlar ellerimde. II. Ardından adında saklanırsa sokaklar bir meydanda yıkıma uğratır kelimeleri Çünkü kınında yara var gecenin. Karanlık geriye çekilirken Dibe batan saçlarından pişmanlık…

İncele...

F.MERT ERDOĞAN – ÇOCUKLUK

Hepimiz çocukluk arkadaşıyız, Hepimiz karşılaşmışız, Yol kenarı bir büfede Kişiler önemsizmiş, Parlak bir gelecekte, Hepimiz benzer oyunları oynamışız, Kimimiz taşlarla, Kimimiz kollarla, Kimimiz renklerle, Aynı zamanda büyümüşüz, Zamanın anlamını yitirdiği, Güzel bir günde, Üzülmüş, ağlamışız, Ve sevinmişiz Bir araya gelebildiğimize Benzer gözlerle süzmüşüz, Kendi garipliğimizi Aynı yollardan geçmişiz hepimiz, Dikenli, çamurlu, çukurlu Şarkılar söylemiş, özür…

İncele...

Gömleğinde Geyiğin Kan İzleri – YAŞAR AKALIN

ötekinde başlıyor yolculuğun önünde ayna pencere ve liman hikâyeler dinliyorsun kimse duymadan kendine sesleniyorsun yüzüne yavaşça dokun şimdi sen osun ben yokum susunca boşluklara kelimeler yerleşiyor yüzünde o dalgın unutkanlığın hikâyeni keten bir örtüye dokuyorsun haritalarda adlar değişmiş az önce bir deniz bir şehir bir ada ud çalan o kadın çıkarılmış bir bardak su eksilmiş…

İncele...

KALBİM – MESUT KARA

  I Pimi çekilmiş firari bir hayatın Düş bozumuydu ardından koştuğum zaman. Kaçarak yaşadığım anların sürgün dervişiydim Duvar yazılarından yaralı gençliğim geçti. Eksiktim, eskimiştim, çekiliyordum hayattan Neydi benden kalan? II Aşk yeniden keşfiydi eskimiş bir ‘an’ın Yolunu bulamamış gezgindim pusulası bozulan. Boşlukta uçuşan unutulmuş kelebek ölüsü bedenim Uzak trenlere el sallayan çocukluğum ıssız. Düş yorgunuydum,…

İncele...

Lokman Kurucu – NAR

sonu K ile biten bir isim bulalım demiştim sana şimdi neresinden gireyim ruhunun da kafiye olsun ruhuma Nar! ne için Nar? ölüm gibi birleşmek için mi bir gün sen dağılınca olmaz ki! Nar! çok düşündüm, üzüldüm yordu adın, sığmadı hiçbir imgeye of ,nar kıracağım oturup anneme senin çocukluk olduğunu şiirde hiç durmadığını anlatacağım anneme gençliğini…

İncele...

YAZMA SAATLERİ, YAZMA HALLERİ – BARIŞ ERDOĞAN

Kısa yazmayın, anlamakta zorlanıyorum. Montaigne’in alttan alta kurcaladığı, “Bazı milletler yemek yerken başlarını bir örtüyle kaparlarmış. (…) Başka bir adam bilirim ne başkalarını yemek yerken görmeye ne de başkalarının kendini yerken görmesine katlanamaz.” sözü üstüne bir kitap yazılır, yazmanın vakti olur mu üstüne ise ansiklopediler. Yazmanın vakti mi olurmuş? Olur efendim, olur. Bütün perdeleri çekip…

İncele...

KUŞAK KUŞATMASI – Sabit Kemal Bayıldıran

Terimler konusunda kalemler hep savruk! Bunlardan biri de ‘kuşak’! Hemen hemen herkes ‘kuşak’ terimini, aklına estiği gibi kullanıyor; bu da anlatımı bulandırıyor. M. Yaşar Bilen, bu konuda şöyle yakınıyor. Kuşak kavramı yazınımızda rastgele ve yanlış anlaşılan bir terim durumuna düşmüştür. Örneğin sık sık kullanılan 1940 kuşağı, 1960 kuşağı, 1970 kuşağı gibi… Soruna biyolojik açıdan bakılırsa…

İncele...

KÜRSÜLER VE ANALAR- Bülent GÜLDAL

Kir yağıyor maskeli sahnelerden dağların ikiz kardeşiyim artık Yalnızlığım benim ezeli sarhoşum bir köşede not düşüyor sonsuzun gergefine Bir Caligula yeterdi dünyaya kim üretiyor lânetin bekçilerini? Aşk diline yabancı günler kanıyor hiç bitmiyor insanlığın baş dönmesi “Ağlarsa anam ağlar” deniyor ya bir de saçına taktığı güller ağlıyor suskun yüzüme sarılıyor sevgilim Bir tutam bahar kokusuyla…

İncele...

bir kıyamet şarkısı – lokman kurucu

sokakları yokluk yokluğu kıyamet dolduran memur bir iblistir korku kadar geniş ceplerinde cenin uçurtma kırıkları, binlerce tahta kundak ve nice bahardan çaldığı gökkuşakları ruhum, bak kopuyor kıyamet! kömür dumanı, kırık kapı, çürümüş tuğla dört rüzgarla bu dem bir bedende ah! bağırsan azrail izinde ağlasan israfil eski bir hikayede tanrı, kitabın sayfalarında gezinmekte ruhum! şarkı ol…

İncele...
FacebookTwitter