24 Temmuz 2023, Pazartesi, saat 04.07
Karşınıza çıkan bir metni okuduğunuzda “Bu şiirdir. Bu şiir değildir.” dediğiniz oldu mu bilmem. Dediğinizi var sayalım. Bu durumda da mutlaka sorulması gereken soru şu: Öyle bir karara varırken dayanaklarınız nedir?
Daha önce okuduğunuz şiirleri örnek aldığınızda karşılaştığınız yeni bir şiirin o şiirlerle hiçbir yakınlığının olmadığını görünce “Bu şiir değildir.” diyebilirsiniz. Denmiştir. Ya da geleneği koruyup yansıttığı için “Güzel şiir.” denilip çıkılmıştır işin içinden. Böyle yaklaşımların şiir sanatının gelişimine hiçbir katkısı olmaz, olmamıştır. Bu anlaşılmadığı için bazı şairlerin bazı şiirleri her yerde okunur, ezberlenir. Örneğin, Behçet Necatigil deyince çoğunluğun aklına “Gizli Sevda” şiiri gelir. Cahit Külebi deyince “Hikâye” adlı şiiri… Uzatmaya gerek yok, bu bağlamda Ahmet Haşim’den, Yahya Kemal’den, Nâzım Hikmet’ten, Orhan Veli’den, Cemal Süreya’dan, Turgut Uyar’dan, Ece Ayhan’dan… onlarca örnek verilebilir. Beğenilerin birleşmesi kötü bir şey değil; ama beğenilerin birliği yeni şiir aranışlarına karşı çıkıyorsa bu, bireyin ve şiir sanatının gelişmesinin önünde en büyük engeldir.
Lokman Kurucu ve arkadaşlarının “OKB56” kodlu bir şiir önerileri var. Öncelikle bunun bildirisini yazmalı, sonra da kent kent, kasaba kasaba dolaşarak açık oturumlar yapmalı, şiir dertleri neyse anlatmalılar. Şiir düşünceleri, geliştirdikleri şiir kuramı nedir? Bunu ortaya koymalılar. Özellikle bir yayın organları da olmalı.
Çıkışları birey olmalı. Bilimsel dünya görüşüne yaslanmalı. Anarşist tepkiler, cinsel yönelimler, bunalım… yeterli görülmemeli, bu kadarı yeterli olamaz çünkü. Daha önce de benzer çıkışları oldu ama yeterli olmadı o çıkışlar.
Ne yalan söyleyeyim. Yapacaklarını merak ediyorum.