Açlık çektim uzun yıllar
Geldi nihayet öğle yemeği vaktim
Sokuldum titreyerek masaya
Ve o tuhaf şaraba dokundum
Masalarda görmüştüm böylelerini
Aç, bir başıma dönerken eve
Sahip olmayı ummadığım zenginliği
Görmek için baktığımda pencerelere
Bol ekmek nedir bilmiyordum
Çok farklıydı doğanın yemek odasından
Kuşlarla benim sık sık
Paylaştığımız kırıntıdan
Bu bolluk beni incitti, öyle yeniydi ki
Rahatsız ve yalnız hissettim kendimi
Getirilip yola dikilmiş bir dağ çalısının
Sulu meyvesi gibi
Aç olmadığımı anladım, keşfettim ki
Açlık pencerenin dışında kalan
İnsanların şartlanmışlığıdır
Kaybolur içeri girildiği an
Çeviri: Osman TUĞLU
Çevirmenin notu: Vay canına! Bu, resmen röntgencilik ya hu!