Özkan Mert
Zaten halk sararmaya başlamışsa
soluk yüzlü bir ölü olur albümlerde.
1.
Haydiiii! Pupa yelkeeen!
Ağzımda mayhoş elmaların tadı,
altımda papirüs teknem,
açılıp gitmenin zamanıdır artık okyanuslara…
Umrumda değil dev dalgalar,tsunamiler,
fenerler ne de dev kentlerin
geceleyin bana göz kırpan ışıkları,
hiçbiri umrumda değil.
İstediği kadar koştursun arkamdam
yüzüme çizikler atan mandalina bahçeleri.
Ne bozkırların sıcağı ne karlı vadilerin
beyaz soğuğu
ne de
ay ışığında yıkanan pirinç tarlaları
yakalayamaz beni!
Yakalayamazlar sığırcık sürüleri gibi
savrulan kalbimi
AH! İnsanlar! İnsanlar!
Bazıları kendi gölgesinde yıldız
bazıları örümcek ağına yakalanmış bir sinek.
Diktatörlerden en yüksek notu almış bir halk:
Gencecik talebe askerlerin boğazını kesen yobazlara
kahraman diyen bir devlet! Milyarlık Mercedes’lerle
konvoy halinde cuma namazına giden devlet!
Yenildin sen ey halk! Yenildin!
Yalnızca, senin için ölen gençlerin yüreğiyle
anılıyorsun artık! Bir resim bile değilsin,
bir dolgu maddesisin
tüm pislikleri örtmek için kullanılan.
Zaten halk sararmaya başlamışsa
soluk yüzlü bir ölü olur albümlerde.
2.
İnsan bir şeyi bulmaz : Karşılaşır.
Hayat zaten karşılaşmalardan kıvılcımlar
çıkarmak değilse, nedir?
Haydiiii! Pupa yelken!
Ağzımda mayhoş elmaların tadı,
altımda papirüs teknem
açılıp gitmenin zamanıdır artık.
Ben dünyayla sarmaş dolaş olmuş yürürken,
Dünya alfabeleri ve insanların halleri konusunda
ne söyleyebilirim: Örneğin
Tayland alfabesinde, telgrafın tellerine konar gibi
harflerin üzerine kuşlar konar.
Ne zaman İsveççe konuşsam
bacaklarını açıp zinaya zorlar beni
Å ve Ä harfleri.
2.
İnsanlar zaten
hangi alfabeyi kullanırsa kullansın
bir takvim yaprağı gibi
koparır giderler kendilerini.
Ve çarpışırlar ‘Happy Birthday!’
diyemedikleri kelebeklerle.
Haydi! Happy New Year! diyelim:
Mutlu yıllaaar! Mutlu yılllar!
Mutlu yıllaar insanlar, tüm canlılar.
Bak! 2019 bir haydut gibi köşebaşında bekliyor bizi,
üzerimize alevini fışkırtmaya hazırlanan bir ejderha.
Ne muhteşem olurdu,görebilseydik
kuyruklu görünmez bir hücreden
bugüne uzanan yolumuzu ve geleceği…
Biz kimiz bilmiyoruz bu dünyada,
Herkes kendini unutmuş
başka biri sanıyor.Oysa…
minicik bir zerreden başka
neyiz ki biz?
Ama bir biber fidesi fide olduğunu bilir.
Domates fidesini hiç sormayın
öyle bir caka atar ki dünyaya…
yalnız kokusuyla bile sevişir insanlarla.
Sanırsınız ki 5.Konçerto’nun içindesiniz.
Siz de biliyorsunuz ki,
piyanosu bulutlara takılıp kalsa bile,
Mozart : Yıldızları nota yapıp
uyutur çocukları barış melodileriyle.
Mutlu yıllaaar çocuklaaar!
Mutlu yıllaaar!
Yemende, Afrika’da, Türkiye’de…
açlıktan barsakları dolanan çocuklar,
dünya çocukları…Mutlu yıllaaar!
Merhaba 2019
Merhaba hoşgeldin!
İnsan bir şeyi bulmaz : Karşılaşır.
Hayat zaten karşılaşmalardan kıvılcımlar
çıkarmak değilse, nedir?
Ama ben, sen olduğum için benim!
Sen de ben olduğun için sensin!
Bunun için: Sürekli genişleyen
bir evrende uçmaktayız.
3.
Hiç ecza sürmedim kalbime:
Hep temiz kalsın
ve kuşlar uçsun diye içinden.
Haydiiii! Pupa yelken!
Ağzımda mayhoş elmaların tadı,
altımda papirüs teknem
açılıp gitmenin zamanıdır artık.
Hiçbir şeyden korkum yok.
Geçip gidiyorum
Ege’nin efelenen kasabalarından
kara incirlerden…
İskandinavya’nın karlı vadilerinden
ve gökyüzüyle dans eden
Kutup ışıklarından…
Ama nereye gidersen gideyim
Omuz başlarımda hep
Gümüşlük’ün malaç kuşları.
Her zaman her yerde başka bir kent vardır,
başka bir gökyüzü…
başka kuşlar,
başka rüzgarlar,
başka çiçekler
başka göller…vardır.
Ama ölüm tektir,
heryerde
aynıdır:
Kendinden başka bir şey etmez.
Hiçbir yerde
saçlarıma
kır
düşmesini
beklemedim.
Hep bir uçurtmanın kuyruğuna
asılı yaşadım.
Nereye savrulursam
oraya çizdim
yüzümü.
Chiang Mai’ de
gece pazarlarına,
parlak kumaşlara, baharatlara
bulandım.
Hiç gitmediğim
adalara düştüm hep:
Koh Samui’de
Dünyanın gözünü
gördüm.
Nereye gitsem hep bir şehirle
ve
nehirlerle yarıştım.
Bir ummanda boğuldum.
Hiç ecza sürmedim kalbime:
Hep
temiz kalsın
ve
kuşlar uçsun diye içinden.
Çünkü
her zaman bir başka deniz vardır,
bir başka ülke vardır, ve başka yağmurlar vardır.
Başka aşklar ve acılar vardır.
Aşkların ve acıların
binlerce rengi vardır.
Üzerine düşen kuş tüylerini
binbir parçaya bölen çakısı
ve mavi gölgesi ile meridyenlere takılmış…
LACİVERT BİR YERYÜZÜ GÖÇEBESİYİM SONUNDA
DÜNYA İLE ÇEKTİRİLMİŞ TEK RESMİM BU ŞİİR
Özkan Mert 21 Ekim 1944 yılında Erzurum’da doğdu.
İzmir’de ilk gençlik yıllarında şiire başlayan şair, Ankara’da 68 olaylarının ateşli günlerinde Ankara’da DTCF’de Çince öğrenimine başladı.Bir taraftanda, 6 aylık bir eğitimden sonra TEK’da Topoğraf olarak çalışmaya başladı. Öğrenci hareketlerinin ön saflarında yer aldı. Dev-Genç’in adayı olarak katıldığı öğrenci seçimlerinde DTCF Senatosuna seçilerek devrimcileri temsil etti.
1969 yılı sonunda, Ataol Behramoğlu,İsmet Özel ve Süreyya Berfe ile birlikte, ANT Dergisi’nde yaptıkları ’Devrimci Şairler Savaş Açıyor’ adlı açık oturumda,2.Yeni Şiir Hareketi’ne karşı ‘Yeni toplumcu şiir ve büyülü gerçekçilik’ konusunda düşüncelerini açıkladı. ’60 Şiir Kuşağı Manifestosu’na imzasını attı.
1970 Yılında yayınlanan ilk şiir kitabı ’Kuracağız Her şeyi Yeniden’ çıkar çıkmaz toplatıldı.1971 faşist askeri cuntası, sıkıyönetim mahkemesince toplam 8 yıl hapis cezasına çarptırılınca yurtdışına çıktı . 1972 yılında ülkesinden ayrılan şair İsveç’ten politik iltica hakkı aldı. İsveç’in Lund Üniversitesi’nde ‘Drama-Tiyatro-Film Bölümü’nde dersleri izledi.
1980-2006 yılları arasında İsveç Devlet Radyosu’nda gazeteci, program yapımcısı ve spiker, 2006-2008 yılları arasında da İsveç Devlet Tiyatrosu’nda, Uluslararası Tiyatro ve Kültür Projeleri Yönetmeni olarak çalıştı. İsveç’te yaşayan Türkleri, İsveç Devlet Tiyatrosu çatısı altında beş dernek olarak örgütledi.
Kocaeli Kültür Platformu, Nicomedia Akademi Derneği, ÇEKÜL, Üniversiteler ve diğer Sivil Toplum Örgütlerince seçilen bir jüri tarafından, her yıl, 30 Nisan’da, Şiir-Sanat-Bilim- Barış-Hoşgörü-Doğa dallarında ‘Özkan Mert Uluslararası Onur Ödülleri dağıtılıyor. Son olarak 2018 yılında dağıtılan ödül Korona pandemisi nedeniyle daha ileri bir tarihe ertelendi.
Modern Türk Şiirinin kilometre taşlarından sayılan Özkan Mert’e, 2016 Naji Naaman Uluslararası Edebiyat Ödülü ‘ verildi. Micherella Zanarela (İtalya) ve Noris Roberts (Venezüela) ile birlikte merkezi Beyrut’ta bulunan Naji Naaman Kültür Vakfı Dünya kültür Elçisi seçildi.
2018 yılında da Datça Uluslararası Kültür Sanat Akademisi (UKKSA) tarafından Yaşam Boyu Onur Ödülü’ne layık görüldü.(Prof.İlber Olatylı, Prof.Erol Manisalı, Prof.İbrahim Kabaoğlu ile birlikte)
İsveç Yazarlar Birliği üyesi olan şair, ayrıca TYS, Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği, Üvercinka ve Sanat Olayı Dergilerinin İsveç temsilcisi. Şair İsveç’te (Stockholm) yaşıyor.