Mermer tabakta dövülmüş bildiğin insan eti
kelebek bıçaklarla dilinmiş, kırmızı, lif lif, hafifçe yağlı
pirinç karyolada biricik ruhunu teslim etmiş
ve et mapustan kurtulunca ruh yularsız yılkı olup terk-i dünya etmiş
biraz kalınca öyle morumsu, siyahlayınca şiş, katı, çocuksu
kimse ulaşamaz gayr-ı resmi ya da resmi olarak ona, hatta resmine bile duvarda
dövülüp dövülüp tabağa suyunu safrasını atmış hası konulsa da
Her gramı dehşetle zafer, hazla acı, titreyip dinerek ancak canlı etler
bak bak saatler geçer, acep hangi lif ve kiriş daha da değer bakmaya
hatırasını saklıyor ya da “pat” diye bırakıyor, mermerde çıplak
hiç utanmıyor mesela, bu da hayat, utanç ölümle heder o narda
Dövülse de bağırmıyor, tek tek lifler darda olsa hatta kopsa da
işkencede gibi ağzını bıçak açmıyor, düşmanı yenecek, hayal geliyor bana
ceset torbaları çiçek açmış, Venezuella’da cesetler morgda patlamış
sanmam belki o da lafta, toprak alt üst ölü dolu
iğne atsan bir ölüyü delmeden kata değmiyor toprağa
bu kadar ölüyle bile iş yok şu cehennemi kalabalıkta, oysa sürtünseler
ateş parlar girdikleri tabutta, ölerek ancak yürür hale gelmişse dünya
art arda dua, sonrasında ceset, öncesinde can bedende denk
her ölüm şan ölümlüde mihenk