YOK SAYMANIN PSİKODİNAMİĞİ – YUSUF ALPER

FacebookTwitter

 

Yok saymak (ya da sayılmak) insan yaşamında önemli yer tutan bir durum. Bir birey olarak insan ve insanlar olarak toplum bazı kişiyi ya da kişileri, toplulukları yok sayar. Bunun ilksel (primitif) dönemlerden kalma bir tutum olarak, hayatta kalmak için yapılan bir eylem gibi başladığı düşünülebilir. Bazı insanlar ya da topluluklar, uluslar vb. yok sayılırlar. Örneğin ülkemizde “Kürt yoktur, karda gezerken kart kurt sesi çıkaran Türklere Kürt denmektedir. Alevi yoktur, Orta Asya’dan gelirken dinle fazla haşır neşir olmayan Sünnilerdir aslında ama onlar bilmiyorlar. Abaz vd. yoktur hepsi Çerkes’dir. Zaza diye birileri yoktur onlar Kürt’tür” vb. uzatılabilir. İrlandalı yoktur hepsi İngiliz’dir. Basklı yoktur, Katalan yoktur hepsi İspanyol’dur vb. Bu tutum tabii ki ulusların, toplulukların canını yakar, kimliklerinin inkârı anlamına gelir ve insanları üzer.

Ama bizi asıl ilgilendiren insanın, bireyin bir başkasını, ötekini yok saymasıdır. Psikodinamik açıdan bakıldığında bazı temel yapılarda, hastalıklarda bazı farklı yok saymaların olduğunu görürüz. Bunların başında Borderline Kişilik Organizasyonu (ya da bozukluğu) gelir.

Psikoz yani şizofreni vb. durumlarda hasta kişi babasına “sen benim babam değilsin, ben Allah’ın oğluyum, İsa’yım” gibi şeyler söyleyebilir. Ya da “Bunlar benim ailem değil, benim annem babam başkaları” vb. şeyler söyleyebilir. Bu psikotik düzeyde bir inkâr, yok saymadır. Bir savunma düzeneği olarak inkârı kullanıyor ancak psikotik bir dünyanın ortasına düşüyordur. Gerçeği değerlendirme yetisi bozulmuştur. Ego’su çok zayıftır ve parçalanmıştır.

Nevrotik düzeyde yok saymalar da olabilir. Narsistik nevrozlar (ya da kişilik bozuklukları) bazı insanları görmezden gelebilir, yokmuş gibi davranabilirler. Ancak onlar bilirler ki, varlar ve kendileri için sorun oluşturabilirler. Bazılarındaysa sürekli kendisiyle meşgul olmaktan dolayı, çevresindekileri bilinçdışı değilse de bilinçli bir inkâr söz konusu olabilir. Bilinçdışı olarak kendilerini değersiz olarak değerlendirir ve rahatlamak için; telafi amaçlı kendilerini çok değerli ve ötekileri değersiz görebilirler.

Bizi asıl ilgilendiren insanlar Borderline Kişilik bozukluğu olan insanlardır. Onların temel özelliği karşısındaki insanları ya; çok büyük, iyi, önemli görüp göklere çıkarırlar ya da (birkaç gün sonra gördüklerinde) değersizleştirerek (devalüe ederek) yerin dibine batırmaya kalkarlar. Kişi aynı kişidir ancak Borderline kişi birinci görüşmede bölünmüş (yarılmış) benliğin iyi tarafını kullanmakta, ikinci görüşmede ise kötü tarafını, kötü gözlüğü kullanmaktadır. Bunların psikodinamik patolojileri böyledir. Çaresiz, zavallılardır aslında. Ancak bu kişilik yapılarıyla hem sevdikleri insanları, dostlarını çok üzer, perişan ederler hem de kendilerine zarar vererek, intihar girişimleriyle hastaneleri ve yakınlarını meşgul ederler.

İnsan yavrusu, yaşamın ilk aylarında annesiyle (doğrusu anne memesiyle) birlik olduğunu sanır, hisseder, aylar ilerledikçe bebek, emziren annenin iyi, aç bırakan, ağlatan, annenin kötü olduğunu algılamaya ve o tasarımlarını ayrı tutmaya başlar. İki buçuk-üç yaş sonrası iyi kendilik tasarımları ve kötüler bir araya getirilir ve siyah-beyaz yerine gri bir kendilik tasarımı ortaya çıkar. Nesneler, yani ötekiler de, iyi ve kötüler birleştirilir ve nesne tasarımı bütünlenir ve giderek kişinin benlik-kendilik kimliği oluşur, sabitlenir ve ilerde nasıl bir insan olacaksa onun çekirdeği oluşturulmuş olur.

Borderline kişilerde ise kendilikteki iyi ve kötü parçalar ayrı tutulur, birleştirilemez. Bebek, cehenneme çevrilmiş, tutarsız, şiddet egemen bir evde, ortamda, elindeki küçücük iyiyi korumak, kötünün seline kaptırmamak için iyileri ve kötüleri hep ayırır, ayrı tutar, böler. Borderline kişilerde temel savunma düzeneği bölmedir. Diğer ilkel savunma düzenekleri ek olarak yer alırlar. Yansıtmalı özdeşim, inkar, değersizleştirme (devalüasyon) vb. Bu çocuklar, olağan çocuklar gibi iyi ve kötünün birlikte olduğu gri insan değil tümden iyi ya da tümden kötü; beyaz veya siyah olacaklardır. Bir gün iyi tarafını kullanan Borderline kişi bizi göklere çıkarır, över, üç gün sonra aynı bizi dünyanın en kötü insanı olarak görür. Bu onların psikopatolojileridir. Nesne ilişkileri okulunun yaklaşımıyla terapiyle, bölme ortadan kaldırılabilir ve kişi ruhsal sağlığına kavuşabilir.

Tabii bu arada bu kişiler hız yapar, riskli eylemler yapar, uyuşturucu vb. şeylere yönelebilirler. Temel özellikleri tutarsız olmaktır. Bir yönüyle narsistik kişilere de benzerler. 21. yüzyıl Narsizm yüz yılı diyorlar.  Bence Borderline yüzyılı da denmelidir. Bu kadar çok tutarsız, kişiliksiz, bukalemun benzeri, her an en yakın arkadaşını satabilen, bencil, başkasını düşünmeyen vb. kişiler varken bu adlandırma yapılabilir.

ABD’li hekimler on yıllar önce “Borderline ithal etmeyin, tanı koymayın” diyorlardı. Biz tanı koymadık ama sokaklar Borderline’larla dolup taştı. Başta ABD olmak üzere dış dünyadan yoğun bir baskı oluştu. Ülkemiz her yönden yolgeçen hanına döndü ve kimliğimizi yitirdik. Çok genç kuşak uygun bir özdeşim nesnesi, idol bulamaz oldu. Giderek iş daha da çığırından çıkacak ve ülkemiz kendi kendini yok edecek, çürüyecektir.

Bir yandan Batının ahlaki ve sosyal değerleri, sosyal medya aracılığıyla hızla yayılırken toplumun değişmez kültürel kurallarının kalması olanaksız hale geldi. İnsan ilişkileri bütünüyle değişti. Değişen insani anlayışlar, değişmeyenler üzerinde yoğun bir baskı oluşturmaya başladı. Öte yandan kadın ve erkeğin asla bir ortamda bulunmadığı doğu ülkelerinden milyonlarca insan akın akın geldi. Özellikle varoşlara yerleştiler. Ucuz emek olarak kullanılmaları nedeniyle çabucak tutundular ve kaldılar. Olanağını bulan daha Batı’ya gitmeye çalışıyor. Bu insanların birçoğu, ağızlarına afyon sakızı vb. doldurarak gün boyu geviş getirir gibi uyuşturucu emen bir toplumdan geldiler. Bir kısmı daha farklı uyuşturucularla. Bunların bu topluma karışmasıyla sarhoş, bilinç bozukluğuyla ortalıkta dolaşan ve o nedenle başkalarına zarar verenler oldu. Kendi aralarında da insan öldürmeler oldu, oluyor. Bunlar bizim topluma yabancı şeylerdir ve toplum giderek olanlardan korkar oldu. Hem dış güçlerin baskısıyla korunup kollandıklarını düşündüren şeyler de oluyor. Biz “Ellerin yurdunda mülteci” gibi kaldık ya da yakında kalacağız. Bu sorunlar da sabit bir kişilik oluşturma ve onu korumayı olanaksız kıldı. Dolayısıyla Borderline için ideal ortam oluşmuş oldu.

Bu toplum hızla aklını başına toplamalı, yolgeçen hanı olmuş ülkeyi bu durumdan kurtarmalı, taşlar yeniden yerlerine oturmalı ve bizim; Türk, Kürt, Zaza, Çerkes, Müslim-Gayrimüslim vb. kimliğimiz (başkaları da varsa) durağan bir hale geçmeli ve kuşaktan kuşağa aktarılmalıdır. Bunların düzelmesi için en az üç kuşağın geçmesi gerekir. Yaklaşık yarım yüzyıl bu dağılmayı, bozulmayı, çürümeyi düzeltmek için uğraşacağız. Tabii koşullar ideal olursa. Olmazsa çok daha uzun sürer, belki de bu toplum tarihin çöp sepetine gider. Zaten iştahla istenen de o değil mi? O nedenle öncelikle Borderline üreten bu ortamın düzeltilmesiyle işe başlanmalıdır. Yöneticilerden belediyelere, tüm bireylere, herkes taşın altına elini koymalıdır. Toplumunu, dilini seven herkes bu çaba içinde olmalıdır.

Son iki yüzyıldır bu toplum herkesin ortaklaştığı aydın, entelektüel, toplumun önder veya yol gösteren olarak değerlendirdiği kişiler çıkaramamıştır. Bütün değerli kişilerimiz, aydınlarımız vb. ya bir kampın ya da diğer kampın aydını, değerlisidir. Batıcı-Doğucu, sağcı-solcu, Osmanlıcı-Cumhuriyetçi, Sünni-Alevi (hatta falan tarikatçı-filan tarikatçı), sağcı şair-solcu şair, sağcı yazar-solcu yazar, Türk-Kürt ya da etnik kökeni şöyle ya da böyle, giderek senin yakın çevrenden, ekürinden-benim ekürimden vb. ayrıştırılmakta, ortak değer olarak ortada kimse bırakılmamaktadır. Bunu kimler, nasıl becerebiliyorlar? Dış güçler-iç hainler diyerek bunun geçiştirilmesi olası değildir. Bu toplum sürekli kendisine pompalanan dış güçler-iç hainler mavalını artık elinin tersiyle bir kenara itmeli ve bu paranoyayı paramparça etmelidir. Bu toplumun düze çıkması bunu yapabilmekle olacaktır. Tabii ki temkinli, tedbirli olmak gerekecektir ama “bütün dünyanın bize düşman olduğu” vb. gibi saçmalıklardan kurtulunmalıdır. Görüldüğü gibi sanki bu toplum da tıpkı Borderline bireyler gibi sürekli bölme savunma düzeneği kullanmakta, kendini bölmektedir.

FacebookTwitter
FacebookTwitter