1939, Diyarbakır-Büyükkadıköyü doğumlu öğretmen şair-yazar Fehmi Salık, son yıllarda kaleme aldığı anı-roman türündeki yapıtlarına bir yenisini daha ekledi. Kondüktör Bayram ile Neslihan* adını taşıyan romanı, her yanıyla Diyarbakır’dan havalanan bir özellik taşıyor.
Salık’ın en temel özelliği, Cumhuriyet aydınlanmasından yana bir öğretmen olması ve bu aydınlığı ısrarla sürdürmesidir. Kendisine yoksul bir köy çocuğu olarak kapılarını açan (Dicle) Köy Enstitüsü ışıklı çağrısını asla unutmaz. Bursa’daki yüksek öğrenimden sonra kollarını sıvayıp eğitime odaklanmış; Gaziantep Kız Ortaokulu’nda başladığı öğretmenlik serüvenine yer yer yönetici olarak devam etmiş, bu arada dönemin iktidarı tarafından akıl almaz sürgünler yaşamıştır. Bu açıdan yazdıkları yaşadıklarını dengeler niteliktedir. Şöyle ya da böyle Türkiye’nin en az yetmiş yıllık tarihsel geçmişini görebilirsiniz onun çağdaş çırpınışlarında. Laik, demokrat ve bağımsız bir yapıda ülkeyi dönüştüren Cumhuriyetin devrimci rüzgârının değerini iyi bilir ve ilkin kırsalından başlayacak şekilde çevresini değiştirmeyi amaçlar. Yazar, bunu yaparken bazen tanıklıkla sanıklığı iç içe yaşar. İşte Kondüktör Bayram ile Neslihan’da öne çıkan olumlu karakterler neredeyse bir destanı işaret eder. Nasıl olmasın?.. Çünkü öncelikle okula/bilgiye aç hevesin, her fırsatta birbirini tümleyen dostluğun, sonsuz sevgi ve bağlılıkla arkadaşlık ilişkilerine sinen iyi insan profilinin yarattığı barışık ve kaynaşık bir ortamdır bu! Cumhuriyet eğitmenlerinin ilklerinden Abbas Eğitmen, bu ortamın oluşmasında önemli rol oynar. Bu ve benzeri ortamların en görünür yanı, insanları farklılıklarıyla kabullenmektir. Sanırım Bayram’ın yol arkadaşı Süleyman’ın ağzından çıkan şu sözler bizi yeterince aydınlatır:
“Şarabi’yle Sımaki gibi. Şarabi, Alevi ve Türkmen; Sımaki Sünni ve Kürt. Hüseyin amca, siz daha iyi bilirsiniz; iş, insan olmakta; yeter ki insan olalım. Ben nişanlandım; yakında evlenecek olduğum eşim, Ermeni. Sen onları çok iyi tanırsın.” (s:28)
Neredeyse ikiz kardeş gibi birbirine bağlı Bayram’la Süleyman’ın gerçek yaşam eğrileriyle yaşam eğrilerindeki kesişmeler oldukça anlamlıdır. Süleyman lise sonrası Devlet Demir Yolları’nda ‘makasçı olarak göreve başlar; hastalığı nedeniyle liseden sonra okuyamayan Bayram ise “ayaklı kütüphane” tren şefi Rüstem sayesinde dürüst ve güvenilir biri olarak aynı işletmeye ‘kondüktör’ olarak işe alınır. Hacdelli Zılfo’nun Arkadaş Çay Bahçesi’nde sık sık buluşan kafadarlar, şiirle roman arası gidip gelen coşkulu sohbetlere dalarlar.
Kurtalan Postası’nda işe başlayan Bayram’a, Esansçı Rıza ile Destancı Kazım yol boyunca refakat ederler. Ergani İstasyonu’nda kavalını üfleyen kör çoban da yarenliğe dahildir. Askerler ve Köy Enstitüsü öğrencileri trenlerin değişmez yolcularıdır. Gidişli dönüşlü seferlerde binlerce yaşam öyküsü okunur değişik yüzlerden. Derken genç kondüktörümüz, günün birinde annesi Safinaz ve ablası Dilara’yla gittikleri Süleymanlar’ın lojmanında, Destancı Kazım’ın bacanağı DDY emeklisi Mevlüt Ağabey’le tanışır. Mevlüt’ün eşi Pakize ile kızı Neslihan da oradadırlar. Gündem yine farklılıklar üzerinedir. Mevlüt, kendisinin Sünni bir Türk, eşinin Ermeni kökenli, kızının ise melez olduğunu açıklar. Bu arada Mevlüt, konuyu, güncelliğini koruyan dil tartışmasına getirir:
“Dillerin birbirinden üstün yanı yoktur. Diller; ayrımcılığın, bölücülüğün simgesi olamaz. Halk arasında söylenen şu söz, olabildiğince önemlidir: ‘Bir dil bilen, bir kişi, iki dili bilen iki kişi sayılır.’ Övünmek gibi olmasın; ben üç dil biliyorum. Kürtçeyi, Türkçe kadar rahat konuşurum. Ermeniceyi, Pakize’nin sayesinde öğrendim.” (s:43-44)
Söz konusu buluşma, yapıcı tartışmaların yanı sıra Bayram’la Neslihan’ı yakınlaştıracak, iki genç en kısa zamanda -ailelerinin de onayları doğrultusunda- yaşamlarını birleştirecektir. Neslihan, evliliğin yanı sıra hukuk öğrenimine devam eder. Bayram’sa, çalışkanlığı ve dürüstlüğünün karşılığında (Bir ara kuşetli trende bulduğu, içinde Raman Petrol işçilerine ait ikramiye parasını madalyalı bir törenle yetkililere teslim eder) Hekimhan İstasyon Şefliği’ne atanarak onurlandırılır. Hekimhan onun için çok önemli rastlantı ve olayların merkezi olur. Çünkü namı diğer “Müdür” olarak anılan hemşerisi Fehmi Salık öğretmenin çekim alanına girerek, 1960’li yılların devrimci havasını solumaya başlar birdenbire. Dönem, devrimci öğretmen hareketinin yükseldiği dönemdir. Ülkenin demokratikleşmesi kadar eğitimin çağdaşlaşması düşüncesi önem kazanır bu süreçte Köy Enstitüleri’nin ışığında Fakir Baykurt’un önderliğini yaptığı Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) eylemleri büyük ölçüde ilgi görmekte, adeta ortalığı sallamaktadır.
O yıllarda, Bilifer adlı yabancı bir maden arama şirketinin Hekimhan’a çöreklenmesine karşı Öğretmen Dünyası dergisinde, “Hekimhan Dağa Düşer” başlıklı eleştirel bir yazı kaleme alan Müdürümüz pek de yalnız değildir davasında. İlçe kaymakamı, yargıcı ve sömürüye seyirci kalamayan işçilerle birlikte dayanışma içindedirler. Ne var ki gericiler de boş durmazlar; dayanışmanın uç beyleri, aynı ilçenin savcısıyla belediye başkanının oluşturduğu fesat cephesinin gadrine uğrarlar. Kısa zamanda üç sürgün yaşar müdürümüz. Sonunda o kasırgada İZMİR-Çiğli’de açar gözlerini. Tüm sorun, aydın kişilerle halk arasındaki yurtsever iletişimi baltalamaktır. Bir tartışmada, bu konunun önemini şöyle anlatır Neslihan, ikilemde kalan annesine:
“Öğrendiklerimizi birilerine aktaramazsak, sadece içimizde kalsın dersek, o zaman da kendi ağzımızı, kendimiz bantlamış oluruz…” (s:121)
Aslında Fehmi Salık öğretmen, Neslihan’ın uzun süredir yazmayı düşündüğü bir romanın başkahramanıdır. Hoş, söz konusu roman yazılmamış olsa da o, kendi romanını, bir yerde kendi destanını kalemini yontarak yazmaya koyulmuştur. Zaten Salık’ın hemen hemen her romanında ya da öyküsünde göze çarpan destansı bir üslubu vardır. Şiiri, türküsü eksik olmaz; iyilikleri, güzellikleri, kültür ve sanata yer açan incelikleri coşkulu bir dille birbirine bağlamakla kalmaz; öznesi, tarihi silik nice halk kahramanlarını ulu bir destanın parçası gibi kutsalına ekler. Bunları yaparken Cumhuriyet değerleriyle birlikte Alevi-Bektaşi kültürünün insancıl yanına da dikkati çeker. Hatta yeni bir çalışmanın eşiğinde, Dicle’ye yapışık yedi köyü (Büyükkadı, Şarabi, Şükürlü, Seyithasan, Türkmenacı, Aşağı Darılı, Yukarı Darılı) her fırsatta sevgiyle anar.
Kondüktör Bayram ile Neslihan’ı yakın geçmişle ilgili yakıcı bir aşk öyküsü gibi okurken, 80 yaşının üzerinde hâlâ deneyimleriyle hayallerinden süzülenleri aynı potada eritip çağdaş insanın geleceğine emanet eden sevgili Müdür’ümüzü de belleğinize özenle yazmanızı dilerim.
*Kondüktör Bayram ile Neslihan – Fehmi Salık, Klaros Yayınları, 1,basım, Ağustos 2023