SİNEMA VE MAFYA – MESUT KARA

FacebookTwitter

Sinema sanatının en ilgi çeken tür-lerindendir “suç filmleri.” Suç/gangster/mafya filmlerinin çoğunda hep bir siyaset, mafya ve polis ilişkilerini görürüz. Günümüz için güncellersek şöyle de söyleyebiliriz; siyaset, devlet mafya, medya ilişkileri…

Dünya sinemasının en iyilerinden kabul edilen, çok izlenen birkaç mafya filminden söz ederek başlayalım yazımıza.

Baba (Godfather)

Mario Puzo’nun yazdığı aynı adlı romandan uyarlanan, Francis Ford Coppola’nın yönettiği, Marlon Brando ve Al Pacino’nun başrollerini paylaştı- ğı belki de dünyanın en çok izlenen filmlerinden olan “Baba’yı (Godfat- her) izlemeyenimiz yoktur sanırım.

New York’ta yaşayan güçlü bir İtalyan mafya ailesinin hikâyesinin anlatıldığı film gösterime girdiği andan itibaren çok ilgi görmüş, birçok kurum, enstitü ve derginin gelmiş geçmiş en iyi filmler sıralamasında en üst sıralarda yer almıştır. Corleone ailesi, Don Vito Corleone’nin başında olduğu, suça dayalı bir örgüt kurmuş olan İtalyan asıllı tanınan önemli bir ailedir.

“Baba” filmi, 40’ların, 50’lerin Amerika’sında, bu İtalyan mafya ailesinin destansı öyküsünü anlatır. Don Corleone’nin kızı Connie’nin düğününde, ailenin en küçük oğlu ve bir savaş gazisi olan Michael babasıyla barışır. Bir suikast girişimi, Don’u artık işleri yönetemeyecek duruma düşürünce, ailenin başına Michael ve ağabeyi Sonny geçer. Danışmanları Tom Hagen’in de yardımlarıyla diğer ailelere savaş açan Corleone ailesi, eski moda yöntemleri de değiştirmeye başlar.

Aile, New York’taki diğer dört aileyle birlikte New York’un yeraltı işlerini yönetmektedir. Ancak Corleone ailesini diğerlerinden ayıran özelliği, Don Corleone’nin politikacılar ve yargıçlarla ilişkileridir. Politikacılar ve yargıçlarla olan bu yakın ilişkileri diğer ailelerin açamadığı kapıları açabilmesini sağlamaktadır.

İtalya ve New York›un en meşhur uyuşturucu üreticisi ve dağıtıcısı olan «Türk» lakaplı Solozzo, Don Corleone›den, ilişkilerini kullanarak kendisine yasal koruma sağlamasını ve 1 milyon dolar nakit para vermesini ister, karşılığında, elde edilecek kârdan pay teklif eder. Don Corleone bu teklifi reddeder. Çünkü Don Corleone iyi ilişkiler içinde olduğu siyasilerle uyuşturucu işiyle bağlantısı nedeniyle ilişkilerini bozmak istemez. Don Corleone’ye göre politikacılar için uyuşturucu pis iştir.

Bunun üzerine arkasına Tattaglia ailesini ve New York’ta polis şefi olan McClusky’i alan Solozzo, Don Corleone’yi vurdurtur. Ölümden son anda kurtulan Don Corleone’yi ve tüm ai- leyi kötü günler beklemektedir. Bu süreçte, fevri hareketleriyle bilinen, Don Corleone’nin en büyük oğlu Son- ny ölecek, II. Dünya Savaşı’ndan kah- raman olarak dönen en küçük oğlu Michael ise, daha önce aile işleriyle hiç ilgilenmediği ve bunu istemediği hâlde, olayların akışı onu hikâyenin merkezine doğru itecektir. Ve New York’ta suç aileleri arasındaki savaş başlayacaktır.

8 ayrı dalda daha Oscar adayı olan film “En İyi Film”, “En İyi Uyarlama Se- naryo” (Francis Ford Coppola, Mario Puzo) ve “En İyi Erkek Oyuncu” (Mar- lon Brando) dallarında üç Oscar kazanır. Marlon Brando, kendisine verilen “En İyi Erkek Oyuncu Oscar Ödülü”nü ABD’nin, özellikle Hollywood’un kızıl- derililere karşı uyguladığı ayrımcılığı gerekçe göstererek reddeder. Film, bunların dışında 5 Altın Küre, 1 Gram- my ve birçok festivalden ödüller alır.

Yaralı Yüz (Scarface)

Tony Montana isimli Kübalı suçlu, Miami’ye gelip uyuşturucu lordu Loggia’nın emrinde çalışmaya başlar. Montana’nın hırsı ve öfkesi basamakları hızla tırmanıp büyük bir suç şebekesinin başı olmasını sağlar.

Tony Montana’yı canlandıran Al Pacino’nun muhteşem performansıyla Brian De Palma imzalı Scarface (1983) filmi gelmiş geçmiş en unutulmaz mafya\ gangster filmlerinden biridir.

Montana, birtakım kişilik özellikleri sayesinde fırsatlar ülkesi diye sunulan ABD’de mafya dünyasında kısa sürede zirveye tırmanır. Elbette bunu kolayca başarmamıştır. Zirveye tırmanmak için gerektiğinde en yakın arkadaşının gözleri önünde testereyle parçalanmasına da defalarca ölüme meydan okumak zorunda kalışına da aldırmamıştır. Yeri geldiğinde öldürmüş yeri geldiğinde de ihanet etmiştir. Her ne kadar bir anti-kah- raman olsa da seyirci tarafından ka- bullenilmesinin, benimsenmesinin sebebi de bu tavrıdır denebilir. Bir psikopat ya da sosyopat olmaktan onu alıkoyan kadınlar ve çocuklar gibi bazı hassasiyetleri vardır.

Tony Montana, çıktığı yolda köşeye sıkıştığında eskiden ilişkileri iyi olan gangster dünyası, Montana’nın geçmişini bir kalemde silip sadece son hatasına odaklandığında suç dünya- sını iyi tanıyan Montana, av durumuna düştüğünü bilir. Titizlikle düzenlediği odasındaki masanın başında görürüz onu. Masanın üstündeki, duvardaki objeler ya da masanın üzerine iliştirilmiş kokain torbaları…

Her obje fazlasıyla anlamlıdır, bazen objeler çok daha fazlasını anlatır. Montana, kimi zaman adeta son çırpınışlarını kuvvetli kılmak istercesine suratını kokaine gömerken kimi zaman da kendi kendine sayıklar. Son çırpınışlarıdır bunlar. Kendisini bu noktaya getiren olaylardan biri de kız kardeşi Gina’nın hedef alınmasıdır.

“Küçük Montana” diye adlandırdığı, büyük bir özenle dolabında ser- gilediği silahını çıkarır. Önüne geleni öldürür, öldürdükçe canına can katar sanki. Gücünün son damlasına kadar da bırakmaz kendini. Montana, kanın oluk oluk aktığı sahnede ölürken öldürür. Giderken kendiyle birlikte götürebildiği kadar çok insan götürmek ister, atıldığı, dışlandığı geminin onsuz yola devam etmesini istemez gibidir.

Bir Zamanlar Amerika (Once Upon a Time in America)

1984 yılında Sergio Leone tarafından yönetilen İtalya-ABD ortak yapımı filmdir. Film, Sergio Leone’nin yönettiği son filmdir. Başlıca oyuncuları Robert De Niro, James Woods, Eliza- beth McGovern ve Tuesday Weld’dir.

New York’ta Yahudi olan David ‘No- odles’ Aaronson (Robert De Niro), ve arkadaşları 20. yüzyılın başlarında New York’ta büyümüş ve isimlerini her yerde duyurmak isteyen gangsterler olarak yetişmiştir. Filmin başlıca karakteri olan David Aaronson (dolayısıyla diğer karakterlerinde) çocukluğu, gençliği ve yaşlılığında süre gelen olaylar anlatılmıştır. Arkadaş grubu çeşitli nedenlerden ötürü dağılır ve uzun bir süre sonra tekrar bir araya gelip, çocukluk hayallerini gerçekleştirmek için işe koyulurlar. Film bir insanın üç dönemi (çocukluk, gençlik ve yaşlılık) içerisinde geçtiği için o yıllarda ABD’de ortaya çıkan olaylar, ya- saklar ve durumları ele almıştır.

Dokunulmazlar (film, 1987)

Dokunulmazlar (The Untouc- hables), yönetmenliğini Brian De Palma’nın yaptığı, Eliot Ness’in Al Capone’u adalete teslim edişini otobiyografik bir anlatımla ele alan 1987 yapımı bir film.

Başrollerini Memur Eliot Ness rolünde Kevin Costner, İrlanda asıllı Amerikalı devriye polisi Jim Malone rolünde Sean Connery ve Al Capone rolünde Robert de Niro’nun paylaştığı filmdeki rolüyle Connery “En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu” dalında “Oskar” alır. Film bunun dışında 3 Akademi Ödü-üne de aday gösterilir.

1920’lerde ve 1930’ların başlarında Amerika Birleşik Devletleri’ndeki içki yasağı, ülkede organize suç artışına neden olur. Birçok çete kaçakçılığını yaptıkları alkolü satmak ve işlerini yürütmek için şiddet kullanmaya başlar. En büyük sorun ise, Al Capone’un kaçakçılığını yaptığı düşük kaliteli likörü yüksek fiyata sattığı Chicago’da yaşanır. Hazine Müdürlüğü Memuru Eliot Ness, Capone’nun suç imparatorluğuna karşı mücadele eden ekibin başına getirilir; ancak Ness’in ilk çabaları rüşvet verilen polis memurları nedeniyle suya düşer.

Bunun üzerine Ness, dürüstlüğüyle ünlü, rüşvet almayan, İrlanda asıllı Amerikalı polis memuru Jim Malone ’dan yardım ister. Malone, Ness’e Capone’u dize getirmek için her şeyi göze almasını ve kimsenin kendilerine ihanet etmeyeceğinden, rüşvet almayacağından emin olmak için polis akademisinden seçilmiş yeni memurlarla bir ekip kurmasını öğütler. İlk adı Giuseppe Petri olan İtalyan asıllı Amerikalı polis akademisi öğrencisi George Stone, üstün başarılarından dolayı ekibe alınır. Ness ile çalışması için Washington’dan atanan muhasebeci Oscar Wallace ile birlikte, ihanet ya da rüşvetten korkmadan Capone ile mücadele edebilecek bir ekip kurulur.

İlk baskın, deposunda yasadışı likörlerin saklandığı, daha önce her- kesin Capone’u kızdırmamak için göz yumduğu, yerel posta ofisine yapılır. Baskın kayıpsız, başarıyla tamamlanır. Wallace, Ness’e Capone’un 1926’dan beri gelir vergisi vermediğini bildirir; böylece maliye soruşturması Capone’u içeri atmak için en kolay yol ve bir fırsat olarak ortaya çıkar.

Capone’un, Kanada-ABD sınırında gerçekleştirilen baskında ele geçirilen muhasebecisi George, Capone aleyhine tanıklık yapmaya ikna edilir; ancak Capone’un tetikçilerinden Frank Nitti, polis memuru kılı- ğına girerek George’u ve ona polis arabasını götüren Wallace’ı öldürür ve kanlarıyla duvara, yeni kurulan ekibin adıyla dalga geçme amacıyla “Dokunulabilirler” yazar. Bu durum Ness’in mahkemeye sunacağı ipuçlarını elinden alır. Malone, kendisi Capone’un başka muhasebecileriyle ilgili bilgi toplarken, Ness’ten savcıyı davayı düşürmemesi için oyalamasını ister. Emniyet müdürüyle kavga ettikten sonra, Capone’un başka bir muhasebecisi Payne hakkında bilgi alır. O gece, büyük olasılıkla emniyet müdürünün Capone’a haber vermesi üzerine, evinde Nitti tarafından sayısız kez kurşunlanarak öldürülür.

Ness ve Stone, onu bulduklarında ölümcül biçimde yaralıdır. Ölmek üzereyken, son sözleri Payne’in Chicago’yu trenle terk edeceği olur. Ness ve Stone istasyona geldiklerinde Payne’i birçok gangsterle korunmuş biçimde bulur. Çatışmadan sonra, tüm gans- terleri öldürüp Payne’i ele geçirmeyi başarırlar. Payne mahkemede Capo- ne aleyhine tanıklık yaparak beş yıllık dönemde 1,3 milyon doların üzerinde para dağıtıldığını itiraf eder; ancak Ness, Capone’un uzun süreli hapis cezası alma olasılığına karşın mahke- medeki rahat hareketlerinden şüp- helenir ve Nitti’nin mahkemede silah taşıdığını fark eder. Nitti’yi mübaşir le birlikte dışarı çıkarır ve Capone’dan rüşvet alan valinin silah taşıma iznini görür, ancak Nitti’nin kibrit kutusun- da Malone’un adresini görünce onu Nitti’nin öldürdüğünü anlar.

Nitti çatıya kaçar ve orada da gerçekleşen bir sürelik çatışmadan sonra, Nitti teslim olur. Ness, Nitti’nin kışkırtmalarından sonra, onu binadan aşağıya atar. Ness, mahkeme salonuna döndüğünde, Stone, Nitti’nin ceketinden aldığı, rüşvet verilen jüri üyelerinin kaydedildiği listeyi verir. Ness durumu yargıca anlatır ve yar- gıcın adının da muhasebecinin tuttu- ğu rüşvet listesinde olduğunu söyler. Sonunda, yargıç jüriyi aynı sırada gö- rüşülen boşanma davasının jürisiyle değiştirmeye karar verir ancak dava- nın devam edeceği sırada, Capone’un müdahalelerinden sıkılan avukatı, “suçsuzluk” iddiasını düşürür.

Bunun üzerine Capone avukatına saldırır ve mahkeme de kavga çıkar, kavga sırasında Capone’a yaklaşan Ness, daha önce kendisiyle “Düşük bir çene ve rozet ten başka hiçbir şeyin yok senin!” diye dalga geçmesine karşılık olarak, “Hiçbir zaman kavganın peşini bırakma, ta ki kavga bitene kadar.” der. Ness Chicago’daki büro- sunu toplarken, Malone’un yıllardan beri yanında taşıdığı, üzerinde polislerin koruyucusu olduğuna inanılan Aziz Yehuda’nın tasviri olan anahtar- lığı görür. Ness, “Bunu bir polisin saklamasını isterdi.” diyerek Stone’dan anahtarlığı almasını ister. Sokakta, bir gazete muhabiri Capone’u alt eden adamdan birkaç söz ister ve muhabirin içki yasağının kalkması üzerine ne yapacağını sorması üzerine, Ness içki içmeye gideceğini söyler.

TÜRK SİNEMASI’NDA MAFYA

Türkiye’de “racon kesen babalar, dayılar, kabadayılar” her dönem oldu. Köroğlu’nun Bolu Beyi’ne söylediği iddia edilen “Delikli demir icat oldu, mertlik bozuldu” sözünde olduğu gibi bilek gücüyle yapılan hesaplaşmaların yerini zamanla silahların aldığını, eşitliğin, dürüstlüğün, mertliğin, adaletin, vicdanın yavaş yavaş yok ol- duğunu yaşayarak gördük.

50’li 60’lı yıllarda külhanbeyleri, haksıza karşı haklıyı, güçlüye karşı güçsüzü koruyan kabadayılar, mahallenin sözü dinlenen ağabeyleri varken, 70’lerde başlayan çözülme ve kirlenme sonrası yaşanan toplumsal dönüşümlerle zaman içinde bu “kabadayılık\kabadayılar da biçim değiştirir. 80’lere geldiğimizde bu güç dengeleri yerini devlet destekli mafya örgütlenmelerine bırakır. Bu yeni ve kirli yapılanma egemenlik, savaşına girişir yaşadığımız alanlarda. Arazi, çek-senet, uyuşturucu gibi ‘iş’ler için örgütlenen bu yapılar, bütün ülkede olduğu gibi bizde de çoğalır, hayata egemen hale gelir.

Devlet, mafya siyaset, medya iç içe geçer; at izi it izine karışır. Devlet himayesinde kurulan ya da devlet için- de rant için örgütlenen resmi-yarı resmi ya da” bağımsız” organizasyonlar da mafyalaşır.

Bir Mercedes bir kamyona çarpar ve…

Birgün bir Mercedes bir kamyona çarpar ve ortalığa devlet-siyaset -mafya-polis ilişkileri saçılır ve toplum “devlet, mafya, siyaset” ilişkisini çıplak gözle görür.

3 Kasım 1996’da Kuşadası’dan yola çıkan ve Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ’ın kullandığı Mercedes, Balıkesir’in Susurluk’taki “Havaalanı” mevkiinde bir kamyonla çarpışır.

Kazada, Mercedes’i kullanan Hüseyin Kocadağ, üzerinde “Mehmet Öz- bay” sahte kimliği bulunan, kırmızı bültenle aranan katliam sanığı Abdullah Çatlı ve “Melahat Özbay” sahte kimlikli, sevgilisi Gonca Us ölür, DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak yaralı olarak kurtulur.

Bu kaza ile uzun süredir bilinen deriniyle, sığıyla yaşanan devlet, mafya, siyaset ilişkisi iyiden iyiye açığa çıkar. Kazadan yaralı olarak kurtarılan ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi altına alınan DYP’li Bucak olaydan 12 gün sonra bir gece yarısı hastaneden kaçırılırcasına taburcu edilir. Uzun süre basınla görüşmeyen Bucak, ilk yaptığı açıklamada arabada bulunan silahların kendisine ve adamlarına ait olduğunu söyler.

90’lı yıllar böyle geçerken yaşanan bu karanlık ve kirli ilişkiler sinemaya da yansır. Derviş Zaim 1996 yılında çektiği ilk uzun metrajlı filmi Tabutta Röveşata’dan sonra 2000 yılında da “Para ve çıkar uğruna çevrilen do- lapları, devlet içindeki mafyalaşma- yı, yozlaşan insan ilişkilerini” cesurca masaya yatıran, önemli filmi “Filler ve Çimen”i çeker.

Filler ve Çimen

Devlet Bakanı Aziz Bebek istihbarat teşkilatı tarafından takip edilmekte ve istifa etmesi için teşkilat tarafından kendisine şantaj yapılmaktadır. Bunun üzerine Bakan daha önceden de iş yaptığı Camoka adındaki, ülke çapında aranan tetikçiyle anlaşarak, kendisine gelen istihbarat görevlisini öldürtür ve arabasına uyuşturucuyla birlikte İstihbarat Teşkilatı Başkanı Egemen Terzioğlu’nun yurt dışında Kürt terörist gruplarıyla görüşürken çekilmiş olan fotoğraflarını koydurtur. Ertesi gün haber tüm medya kuruluşlarının gündemine oturur.

Uluslararası bir maratoncu olan Havva ise, erkek kardeşi ile birlikte yaşayan genç bir kızdır. Kardeşi doğuda askerliğini yaparken bir mayına basıp sakat kalmıştır ve acil tıbbi yardıma ihtiyacı vardır. Tek ümidi Avrasya Maratonu’nu kazanmak ve verilen para ödülünü kardeşinin hastane masrafları için kullanmaktır.

Lüks bir otel bu zorlu mücadelesi sırasında Havva’ya yiyecek yardımın- da bulunarak destek sağlar. Ancak otel sahibinin geleceği tehdit altındadır. Mafya, oteli ve gazinosunu değerinin epey altında bir rakama satın almak ister. Otel Sahibi Ali Bey oteli almak isteyen ünlü Uyuşturucu Patronu Sabit’in teklifini geri çevirince işler karışmaya başlar. Otel sahibi Sabit’in adamları tarafından öldürülür ve Havva olanları görerek polise bildirir. Sabit para karşılığında suçu üstlenmesi için iki adam bulur ve bu iki adam karakola alınarak konuşmaları için uzun süre işkence görürler. Suçu üstlenen adamlardan birisi tesadüfen Camoka’ya tıpatıp benzemektedir. Bunu fark eden komiser hemen istihbarat başkanına giderek haber verir.

Havva ağabeyinin tedavisi için gerekli olan parayı bulabilmek amacıyla, Spor ve Bölge müdürlüğüne giderek yardım ister; ancak müdür bey bunun için yukardan bir bakanın onayı gerektiğini söyleyerek Havva için Bakan Aziz Bebek’ten randevu alır.

Sabit otel ile gazinoyu almak için ısrarlıdır ve Camoka’ya para vererek otel sahibinin oğlunu korkutmasını ister; fakat Camoka otele giderek uygun bir fiyat karşılığında, onları koruyabileceğini söyler. Sabit’in adamları da sürekli oteli gözlemektedirler ve birkaç gün sonra otel adamlar tarafından kurşunlanır. Bu arada Sabit, uyuşturucudan kazandığı paranın bir kısmını sus payı olarak Aziz Bebek’e dolaylı yoldan ama düzenli olarak yollamaktadır. Ancak son bir ayın parası bakana ulaşmaz; çünkü Camoka Sabit’ten aldığı parayı uyuşturucu işi için kendisi kullanır. Haracını alamayan Bakanın Sabit’i uyarmasıyla işler karışır ve Bakan Sabit’le Camoka’yı yüzleştirmeye karar verir. Bütün bu karmaşa Bakanla Havva’nın randevusunun olduğu güne denk gelince Havva Bakanla görüşemez.

Sabit olan bitenler üstüne kendisi- ne oyun oynandığını düşünerek istihbarat başkanının yanına giderek her şeyi anlatır ve bakanı tuzağa düşürmek için ortak bir plan hazırlarlar.

Diğer taraftan otelin yeni sahibi Devrim ve arkadaşı ne mafyayı ne de Camoka’yı işe sokmak isterler. Bunun üzerine oteli ve kendilerini korumak için yasa dışı bir örgütle anlaşırlar. Ancak teröristler sadece oteli korumak için gelmemişlerdir, bir yandan da etrafı araştırarak bomba konacak yerleri tespit etmeye başlarlar. Teröristler bir süre keşif yaptıktan sonra askerlerin yoğunlukta olduğu bir çay bahçesini havaya uçururlar. Olayı duyan Devrim örgüt lideri ile kavga eder ve dayak yer. Devrimi otelin koridorunda gören Havva hemen polise haber verir; fakat bu durum işleri iyice karıştırır. Devrim birkaç gün ortadan kaybolmak zorundadır. Havva, devlet, mafya, çete ve istihbarat teşkilatının kirli ilişkilerinin arasında sıkışmışken kendisine güç veren şeylerden biri de otel sahibinin oğluna duyduğu aşktır. Bu yüzden onu kendi evine götürür ve yardım etmek ister. Teröristler po- lis tarafından yakalanır ve liderleri de ölü olarak ele geçirilir. Ancak polis her yerde Otel Sahibi Devrim’i aramakta- dır. Devrim pasaportunu almak için Havva’yla birlikte kendi evine gider. Polis arabada bekleyen Devrim’i ve içeri pasaport almaya giden Havva’yı yakalar, ayrıca ağabeyi de karakola getirilmiştir.

Bu sırada Sabit Camoka tarafından öldürülür; ancak Sabit öldürülmeden önce Bakan Aziz Bebek’in kendisinden rüşvet aldığını ve sonrada kendisini tehdit etmeye başladığını anlattığı bir video kaset doldurmuştur. Aynı anda Camoka da istihbarat tarafından yakalanmıştır. Ancak istihbarat teşkilatı başkanı da Camoka’yı kendi adamı olması için ikna etmeye çalışır. Yapılan anlaşma sonucunda, Camoka’ya çok benzeyen ve karakolda tutulan kişi öldürülerek, basına uzun süredir aranan Tetikçi Camoka ölü olarak ele geçirildi şeklinde haber verilmiştir. Bu olayın ardından tekrar kaldığı yata dönen tetikçi Bakanı arayarak yata çağırır; fakat bakan ertesi gün yatta ölü olarak bulunur. Havva serbest bırakılmış ve büyük umutlar- la beklediği Avrasya Maratonu’nun günü gelmiştir; ancak katılması için artık bir neden kalmamıştır. Çünkü ağabeyi ölmüştür.

2000’Lİ YILLARDA SİNEMAYA YAN- SIYAN MAFYA

Organize İşler (2005)

Yılmaz Erdoğan’ın hem yönetip hem de başrolünü oynadığı, bir dolandırıcılık hikâyesinin anlatıldığı filmde Süpermen Samet bir gün Asım Noyan’la tanışır. Asım işinin ehli, usta çırak eğitiminden mezun prensip sahibi bir dolandırıcıdır. Yusuf Ziya Ocak hem sosyolog hem yazardır, Nuran Ocak ise hem fizik profesörü hem annedir, Umut onların kızıdır. Duralmaz Kardeşler ise bambaşka bir dünyanın insanlarıdır. Sayko Tugay, Pepe Silvio, Suskun Üzeyir, Teneke Mahalleli İzzet Ayna, gizli kumarhane sahibi Altındiş Selahattin ve daha birçok kanuni ve (çoğunlukla) gayrı kanuni şahsiyet vardır İstanbul’un Organize İşler’inde… Herkes bazen kur- tarılmaya muhtaç, bazen kurtarıcıdır. Kimin kimi kurtardığının, kimin kim- den arakladığının tam belli olmadığı dünya şahanesi İstanbul’da tüm işler organizedir ve organize her zaman iş- ler. Hal böyle olunca koskoca Süper- men bile İstanbul’a gelince hayatının dayağını yer! Dara düştüğünüzde sizi birileri kurtarabilir. Asıl sorun o birilerinden bizi kim kurtaracak?

Filmin kalabalık oyuncu kadrosun- da Yılmaz Erdoğan dışında, Tolga Çe- vik, Özgü Namal, Demet Akbağ, Cem Yılmaz, Şener Kökkaya, Berrak Tüzünataç, İclal Aydın, Sinan Bengier, Sarp Apak, Osman Wöber, Salih Kalyon, Erdal Tosun, Başak Köklükaya, Cezmi Baskın, Ezgi Mola ve Altan Erkekli gibi oyuncular da yer alır.

Kabadayı (2007)

Ali Osman, yılların tecrübesiyle gayrı-meşru bir meslek olan kabadayılık- ta, kendi etik çerçevesiyle ayrıksı bir yerde durmaktadır. Tüm camiasında iyi tanınan bir adam olan Ali Osman, ezilenleri korumaya yönelik bir genel tavır takınmıştır. Devran ise gençliğinin getirdiği bir heyecanla Ali Osman’ın tam karşısında konumlanan bir karakterdir. Onun tek amacı, kabadayı davranışlarıyla piyasada kendine daha sağlam bir yer edinmek ve daha çok güçlenmektir. Karşıt güçlerin çarpıştığı illegal bir camia, yeni bir savaşın eşiğindedir.

Senaryosunu Yavuz Turgul’un yazdığı ve Ömer Vargı’nın yönettiği, 2007 yapımı filmde Şener Şen ve Kenan İmirzalıoğlu’na İsmail Hacıoğlu, Aslı Tandoğan, Rasim Öztekin, Süleyman Turan, Ruhi Sarı, Rana Cabbar, Ferdi Akarnur gibi oyuncular eşlik ediyor.

Çakal (2010)

Erhan Kozan’ın yönettiği filmin baş- rollerini İsmail Hacıoğlu, Uğur Polat, Erkan Can ve Çetin Altay’ın üstlendiği filmde İstanbul’un arka sokaklarında, karanlık dünyalarda var olmaya çalı- şan Akın isimli genç adamın öyküsü anlatılıyor.

İstanbul’un yoksul mahallelerinden birinde yaşayan Akın›ın hayatı, annesinin ölümüyle şekil değiştirmeye başlar. Çalıştığı marangoz atölyesinden çaldığı parayla yeni bir hayat kurmayı planlarken, sevgilisi Deniz›in bu planı saçma bulup onu terk etmesi, arkadaşı İdris›in yaptığı teklifi kabul etmesine sebep olur. Bu teklif ona yeni bir başlangıç fırsatı sunar. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan Akın›ın, gerçek dünyadaki umursamaz ve korkusuz duruşu, patronun gözünden kaçmaz. Fakat bu yeni başlangıç yeni düşmanları da beraberinde getirir.

Ejder Kapanı (2010)

Filmde Kenan İmirzalıoğlu’nun yanı sıra Nejat İşler ve Ozan Güven’i de mafyanın karanlık dünyasında izliyoruz. Filmin yönetmen koltuğunda ise filmde de rol alan usta oyuncu Uğur Yücel oturuyor.

İstanbul’da, kurbanların hepsinin aftan yararlanıp çıkan sübyancılar olduğu bir cinayetler zinciri başlar. Bunun hemen öncesinde, Güneydoğu’da askerliğini yapan Ensar’ın 12 yaşındaki kız kardeşine tecavüz edilir. Sonrasında Ensar ortadan kaybolur. Cinayetler ortaya çıkınca şüpheler Ensar üzerine yoğunlaşır. Cinayet masasından müdürü Abbas ve müdür yardımcısı ‹Akrep› Celal, soruşturmayı üstlenir. Katil çok zeki ve hızlı hareket etmektedir. Üstelik halk, suçluları cezalandırdığı için katili desteklemektedir. Bu arada Akrep Celal ile stajyer Ezo arasında bir yakınlaşma başlar

Panzehir (2014)

Yeraltı dünyasında uzun yıllar karanlık işlere bulaşan bir tetikçinin ve ihanete uğradığı manevi babasının hikayesini ele alan filmin yönetmeni Alper Çağlar. Oyuncu kadrosunda başroldeki Emin Boztepe’nin yanı sıra Cüneyt Arkın, Murat Arkın, Öykü Gürman, Kaan Urgancıoğlu, Çağdaş Agun ve Hüseyin Özay gibi Türk oyuncularla Edoardo Costa, Christina Gottschalk ve Florence Eugene gibi yabancı oyuncular da yer alıyor.

Stajyer Mafya (2014)

Yönetmenliğini Eray Koçak’ın yaptığı filmin başrollerini Hakan Türkşen, Naz Elmas, Ebru Güzel ve Lemi Filozof’un üstleniyor. Film mafyayı esprili bir dille ele alıyor.

Birol ve Ayhan birbirlerini çocukluk- tan tanıyan iki arkadaştır. Beceriksiz halleriyle de ün salmış olan ikilinin katıldığı bir düğün, hayatlarını tamamen alt üst edecektir. Birol’u zamanında işsiz olduğu için terk eden sevgilisi Gamze, başkasıyla evlenmiştir. Düğünden ayrılırlarken görüntüleri İstanbul’un en azılı mafya üyelerine benzeyince işler karışmaya başlar. Artık Ayhan ve Birol, istemeden de olsa yeraltı dünyasının içine girmişlerdir.

Ancak bu dünyaya dair öğrenmeleri gereken çok şey vardır. Saflıklarıyla beceriksizlikleri birleşince, birbirinden komik maceralar arka arkaya yaşanır.

Hep Yek (2016)

Ali Yorgancıoğlu’nun yönettiği mafya komedisi filmin başrollerini Fırat Tanış, Gürkan Uygun, İnan Ulaş Torun ve Gökhan Yıkılkan üstleniyor.

Cevat, Türkiye’nin ünlü kabadayılarından birinin şehvet ve ün düşkünü oğludur. Uluslararası alanda şöhrete sahip manken Camilla’yı tutkulu aşkı sonucunda kaçırmaya karar verir. Bu kaçırma operasyonunu Cevat adı- na Ziya Baba üstlenir. Ziya Camilla’yı kaçırır v Camilla’yı bir paket içinde Cevat’a götürme görevini Şahin’e ve- rir. Ancak Şahin, Cevat’a götürdüğü paketin içinde ne olduğunu bilmez. Şahin paketi İzmir’den, İstanbul’a getirirken Gürkan ve Altan adında iki belalı ile yolu kesişir, onlar yüzünden Cevat’a götüreceği paketi kaybeder. Bu sebeple Şahin hayatının en zor 48 saatini yaşamak zorunda kalır.

Listeye başka filmler de eklemem mümkün fakat şimdilik bu örneklerle sınırlı tutalım yazımızı.

FacebookTwitter
FacebookTwitter